Cemil Gülseren


Dinleyen arif gerek


Bir insan ne kadar akıllı olursa olsun yine de nasihate ihtiyaç duyar. Nefis nasihati pek çekemez. Akıl ise iddiacıdır. Hoş akıl ile nefis birbirini idare edemezler. Nefis gururu sever; akıl ise kibri besler. Akıl şöhrete açılan bir araç olmuşsa ki oldu yücelerde uçar. Ayağı yere basmaz. Lakin aklın aşka da gücü yetmez. Anlamaz ki yetsin. Bu kadar karmaşa içinde elbet  `büyük sözlerine` yöneliriz. Ondandır ki öğüt verilir. Öğüt sözcüğünün kökeni `ög` akıl anlamındadır. Söz tutanadır; söz alanadır.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurmuşlardır: "Din nasihattir, samimiyettir." Nasihati eden kendi uymuyorsa, yaşamıyorsa o zaten hedefine ulaşmaz. Samimiyet budur. Vefatının 25. yıldönümünde rahmetle, şükranla andığımız Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi benim için bir samimiyet abidesidir. Kendisi ağaç diktikten sonra ancak hutbede cemaate ağaç dikmenin faziletlerini anlatmıştır. Bir sohbetinde; "Bir iş yaparken önce kendi nefsine danışacaksın." diye buyurmuşlardır. Söyleyen tutmazsa, yazan da yaşamazsa nafiledir. Hulûsi Efendi çözümü de sunuyor; "Tutacaksınız, yaşayacaksınız, hâl ve sıfatlarınızı değiştirerek elde edeceksiniz."  On binlerce basılmış Hulûsi Efendi`nin `İnsanlığa Nasihat` şiirine bu anlamda bir göz atalım istedim:

"Âlemi sen kendinin kölesi kulu sanma / Sen hak için âlemin kölesi ol kulu ol."

Başkalarından hizmet bekleme. Beklenen hizmet sendeki gururu besler ancak. Sen yaratılana hizmet et. "Bir topluluğun efendisi onlara hizmet edendir." hadisini hatırlatır bize. Yetmez mi?

"Nefsin hevası ile mağrur olup aldanma / Yüzüne bassın kadem her ayağın yolu ol." 

Sözü ne uzatalım; gurur yok, kibir yok. Müthiş bir tevazuudur istenilen.

"Garazsız hem ıvazsız hizmet et her canlıya / Kimsesizin, düşkünün ayağı ol, eli ol."   

Ne yüce yaklaşımdır bu. Karşılık beklemeden her canlıya hizmet etmek. Sosyal devletin, bütün sivil toplum kuruluşlarının (STK) yapmak istedikleri işte bu beyitte özetlenmiş. En veciz biçimde hem de.

"Allah için herkese hürmet et de sev sevil / Her göze diken olma, sünbülü ol, gülü ol."

Sevilmenin yolu nereden geçer ona işaret var. Bu kadar açık, anlaşılır bir öğüt işte. Yaratan`ın hatırına, yaratılanı sevmek.  Zor amma Müslümanın yapması gereken de bu.

"İncitme sen kimseyi, kimseye incinme hem / Güler yüzlü tatlı dil her ağızın balı ol."

İncitmemek sizin iradenizle daha mümkünken "incinmemek" kişinin kendisini aşan bir durum olması yönünden daha zordur. Mütebessim bir yüze bugün ne çok ihtiyaç var oysa. Ağızların `sevgi` yerine `sövgü` ile dolduğuna üzülerek tanık olmuyor muyuz?  İncinmemek, şahsen benim için de en zor olanı.

"Nefsine yan çıkıp da Kâbe`yi yıksan dahi ; / İncitme, gönül yıkma, ger uslu ger deli ol."

Kâbe`yi yık ama gönlü yıkma. Gönül; `nazargâh-ı ilâhi`dir. Ah bir de bu öğütleri tutabilsek. Bu nasihatler tablolarda değil zihnimizde, gönlümüzde, özümüzde yerini bulmalı değil mi?

"Güneş gibi şefkatli, yer gibi tevazulu / Su gibi sehâvetli, merhametle dolu ol." 

İnanmış insan şefkatte, ayrım yapmadan her yere, herkese güneş gibi ısısını ve ışığını gönderebilmelidir. Tevazuda ise her şeyi kabul eden, her şeyi temizleyen toprak gibi olunsa; cömertlikte su gibi olunsa İslâm`ı en güzel şekilde dilde değil özde yaşamış oluruz. Merhametli, şefkatli, tevazulu ve cömert olmak zaten bu nasihatnamenin de asıl kaynağı olan Kur`an`ın ahlakına, Hz. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz`in sünnetine yakışanıdır. Yaşamak, yaşatmak elimizde.

"Gökçek gerek dervişin sanı yoksula baya /Suçluların suçundan geçip hoşgörülü ol."

Maalesef zenginlere itibar edip fukaraya iltifat etmemek hastalığına işaret edilmektedir.

"Varlığından boşal kim yokluğa erişesin; / Sözünü gerçek söyle, Hulûsi`nin dili ol."

Varlık sana yüktür. Ondan yani benlikten, kibir ve gururdan sıyrılmadıkça ne yokluğa erişirsin ne de varlığın anlamına ulaşırsın. "Nush" (nasihat) ile uslanmak bize çok yakışacak. Hem de çook.

KENAN KALKAN
15.07.2016 10:49:18
HOCAM KALEMİNE YÜREĞİNE SAĞLIK