Ömer HİDAYET


Darendede bilim fuarları


İlk defa birkaç yıl önce, Milli Eğitim Bakanlığı ile TÜBİTAK arasında Türkiye genelinde 1000 pilot okulda başlatıldı. En az 20 proje ile katılımın şart olduğu fuar, projelerin kendi okulunda bir ile üç arasında sergisi istendi. Okullar seçilirken, belli kriterler göz önüne alınmıştı. Daha önce ?Bu Benim Eserim ?adlı fen bilimleri ve matematik alanındaki proje sayıları, tercih edilmede etkin rol oynamıştı.

Bazen diyoruz ya ?Küçücük bedenlerden, büyük büyük projeler çıkması? sizin de hayretinizi kamçılıyor.  İlim, birazda merak işi değil mi? Ünlü coğrafyacımız Beyruni?nin merakından,  gezinirken, kırkayak olarak bildiğimiz hayvanı yakalayarak, ciddi ciddi ayaklarını saydığı, 39 çıktığını görmesi, bilimsel merakının bir tezahürü olsa gerek. Merak, bilim mumunun, sönmeyen fitili kabul edilir.

?Bu Benim Eserim? matematik ve fen bilimleri ile sınırlı idi. Bu fuarlarda ise, hiçbir alanda kısıtlama getirilmedi. Sosyal bilgilerden, fen bilimlerine, dini konulardan, yaşayan halk lehçelerine kadar geniş bir yelpazede konular teşvik edildi. Kurtuluş Savaşı?nın maddî ve manevî dinamiklerinden, evrenin derinliklerine uzayan, bir konu zenginliği sunuldu. Pilot uygulamanın başladığı sene,  veli, öğrenci, öğretmen ve idare için oldukça zengin bir materyal içeren kılavuz hazırlandı. Okul Aile Birliği, işin içine katıldı, sergi yapılacak salon, veli ve okul aile birliği tarafından birlikte düzenlensin diye temennilerde bulunuldu. Özellikle mekan olarak serginin okul da yapılması istendi ki, öğrenci ve veli katılımı sağlansın, kısıtlı imkânlarla neler yapılır görülsün, öğrencide sahiplenme ve aidiyet duygusu gelişsin istendi.

Hiçbir ders ve disiplin, alan olarak proje dışında bırakılmadı. Belki de ülke olarak muhtaç olduğumuz yerli imalat ve kendi patentlerimizi elde etmenin küçük de olsa yolu aralanıyordu. Şikâyet acizlerin en güçlü silahı imiş, üretmeden tüketmek, geri kalmışlığımızın da bir göstergesi olur. Çağa meydan okuyan, dünya lideri olma yolunda hızla ilerleyen bu milletin evlatlarına da çalışmak, alın teri dökmek, helal lokma peşinde olmak yakışır. Günde 18-20 saat çalışan devlet büyüklerimizin olduğunu biliyoruz.  Anadolu insanın çile ve meşakkat yolunda kırış kırış olmuş alınlarının, devlet nezdinde artık itibar görmesi, huzur ve rahata kavuşmanın diğer adı idi. Sokağınız, hangi medeniye tasavvurunu soluyorsa, gençlik ve bilim o yolda ilerliyor demektir. Tarihin engin derinliği ve geniş bilgi birikimi, bu gençliğin, nazik omuzlarında yükselecek.

Tabiri caiz ise işte meydan, işte at, hangi alanda söyleyecek sözün ya da iddia ettiğini bilimsel bir çalışman varsa marifetini göster, dendi. Sonsuz düşünce özgürlüğü ve tabiatı keşfetme serüveni, insanlığı her alanda başarılı kılmadı mı? Öğrencilerimizden istenen, olaylar arasında sebep- sonuç ilişkisi kurmak, analitik düşünceyi öne çıkarmak, mevcut kaynaklardan daha verimli nasıl yararlanırız sorusuna cevap bulmak, eleştirel yaklaşımları zenginleştirmek, kendini ifade fikrini öne çıkarmak, daha da önemlisi üretmenin ve alın terinin kutsallığını,  yekpare yarınlara haykırmanın yolunu açıyordu.

Aynı gün, bir saat arayla önce, Mehmet Emin Ilıcak Anadolu Lisesi?nde, sonrasında ise komşu okul Mustafa İclal Başer Anadolu Lisesi?nde sergiyi tek tek gezme imkânımız oldu. Öğrencilerimizin uzun uğraş ve büyük emeklerle hazırladıkları projeleri sunarken, gözlerinin içi parlıyordu. Tabii bu çalışmalarda, arka planda kalıpta, bütün koordine ve yönlendirmeyi yapan ?Danışman Öğretmenleri? unutmamak gerekir.

Kolay İngilizce öğrenmeden tutun, kimyasal tepkimeler ve elde edilen sonuçların projeye dönüştürülmesine varınca kadar geniş bir alanda çalışma yapılmış. Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi alanında haccın görselliğe dönüştürülmesi, maket olarak hazırlanması ayrıca takdire değer. Coğrafyadan, edebiyatımıza, İstanbul?un fethinin sembolleştirildiği çalışmadan, ekolojik dengenin insan psikolojisine etkisi, yeryüzü oluşumunun evrelerine varıncaya kadar, beş duyuya hitap eden, aynı zamanda ders materyali olarak öğrenmeyi kolaylaştırıcı ve akılda kalıcılığı artırıcı bir performans göstermişler.

Öğrencilerde, özgüven duygusunun doruk noktasına ulaştığı bu fuarda, geleceğimizin de bilim ve sanat adamlarını yetiştirmenin derinden müjdesini duydum. Bilime, merhamet katmanın, sonsuz hayalini, gezdiğim bu alanda, adım adım yaşadım.

Katı bilimsellikten uzak, maddeye ruh katan, eşyayı ve dünyayı bir emanet bilen, kadim tarih kültürünün ihyasını, ruhumun derinliklerinde hissettim.

Bir sonraki gün, Mesleki Anadolu Sağlık Lisesi?nin (Darende Lisesi) bahçesinde açılan diğer fuarda, sergilenen projelerin çoğunluğu, kendi alanları ile ilgili idi. Öğrenciler, sağlık kıyafetleri ile mesleki kariyer ve formasyona daha şimdiden hazırız diye adeta anlaşmışlardı. Sosyal sorumluluk alanı kabul edeceğimiz görme engelli hastalar için, içeriğini bir dokunma ile sizin kulağınıza fısıldayan ilaç kutusu, fuarın en dikkate değer sağlık projesi idi. Alternatif tıp olarak bildiğimiz, yöresel bitkilerden elde edilen karışımları anlatırken, kaynak kişileri hürmet ve saygı ile yad etmeleri, bilimin, tarihi kökeni ile barışmaya selam durduğunu ifa ediyordu.

Tabii haklarını teslim edelim, sadece sağlıkla ilgili proje yapılmamış, sosyal alandan, edebiyata, Darende?mizin sosyo-ekonomik yapısının yıllara göre gelişimine varıncaya kadar, halkın geçim kaynaklarının yıllara göre artması ve azalmasını grafiklerle göstermeleri, geleceğimizin şehreminlerinin yetiştiği fikrini kuvvetlendirdi. Renklerin dilini, geniş bir anket çalışması ile grafiğe dökmeleri, mekân ve çevre kültürünün nasıl filiz verdiğini, gezdiğim her proje önünde derinden yaşadım.

Yaşadıkları sokak, cadde ve bulvarlara belli algı dünyasının değişimi ve zihin egzersizin artırılması için yaptıkları maket çalışması, beni daha çok heyecanlandırdı. Bir seyyah gibi halkın arasına karışıp, dillerdeki ve gönüllerdeki mısraları sormaları, başka bir güzellik olmuş. Üstat Necip Fazıl?da, Sabahı bekleyen hasta, Kanunu Sultan Süleyman?ın mısralarında, olmaya cihanda bir nefes sıhhat bulmuş,  Atilla İlhan?dan ise ben sana mecburum, kavli ile Orhan Veli?ye, İstanbul?un orta yeri sinema olup, dillerden gönüllere, edebiyatın nazik ve insanî yönünü hatırlatmışlar.

Emeği geçen tüm yetkilileri başta, öğrencileri, danışman öğretmenlerini, ikram ve organizasyon mükemmelliği ile okul idarecililerini tebrik ediyoruz. Bir hafta sonra yapılacak, Mehmet İzzet Paşa Ortaokulu ve Hacı Hasan Başer Ortaokul öğrencilerinin hazırlayacağı, Bilim Fuarlarının, ilçemiz ve ülkemiz için, umut olmasını temenni ederiz.