Hz. Peygamber
Efendimiz, insanlık için her yönüyle çağlar üstü örnek bir şahsiyettir. Dünyaya
bakan tarafıyla beşer, ahiret yurdu için uhrevî manaların engin taşıyıcısıdır. Günlük
hayatından bazı örnekler sunalım: Ailesine yardım eder, söküğünü diker,
koyunları sağar, pazardan alış-veriş yapar, yükünü kendisi taşırdı. Torunları
ile oynar, komşularını ve akrabalarını ziyaret ederdi. Herkesin davetine icabet
eder, tanısın tanımasın herkese selam verir, konuştuğunda dinleyenin adeta
ezberleyeceği suhulette, tane tane konuşurdu. Kimsenin sözünü kesmez, konuşanı
can kulağı ile dinler, daha ötesi son konuşanı, ilk konuşan gibi, büyük bir
dikkatle dinlerdi.
Öldürülen genç kızlarımız, şiddete
maruz kalan kadınlarımız, istismar edilen çocuklar? Bütün bu olanlara bakıp ne
oluyoruz, nereye gidiyoruz demeye başladık. Bir büyük milletin ve inancın
çocukları olarak yeniden kendimizi sorgulamak ve neslimizi, peygamber ahlakı
ile teşyi ve ihya etmenin zamanı çoktan gelmedi mi? Şiddet, kendini ifade
etmenin en kısa yolu mu oldu? Paylaşmak, sorumluluk almak, Allah?ın rızasını
her davranışımızda gözetmek, kendini ifade için daha ahlakî olanı değil mi?
Bu
bizi, ruhen huzurlu yaptığı gibi, bedenen de güçlü kılmaz mı? İnsanlığın
hayrını istemek, darda kalanın kimsesi olmak, büyük medeniyet nişanesi değil
mi? Ülkede elde ettiğimiz başarı ve huzur, dünyada söz sahibi olmanın, oyun
kurucu olarak yeniden tarihteki rolümüzü almanın haklı kapısını aralamaz mı?
Büyük medeniyet inşa edenler, büyük
hayal sahibi mefkûre sahibi olanlardır. Günlük
olaylara duyarsız kalalım, onları görmezden gelelim demiyoruz. Sosyal yaralar,
toplumun her kurum ve kişisi ile el ele vererek, oluşacak gönül birliği ile
çözüme kavuşur. Büyük medeniyet yürüyüşüne çıkanlar, bu konularda fazla enerji
kaybetmemeleri gerekir. Bu tür sosyal olayların, bir an önce çözüme kavuşması,
huzur bulmak için de en büyük rüyamız ve dileğimizdir.
Zira
davası ve mefkûresi büyük olanlar, sıradan,
egonun tantanalı ve şatafatlı hilelerine iltifat etmezler. Bugün özlediğimiz
insan-ı kâmil, cemiyet meydanının ahlak nişanesi olarak, zirve noktada yerini
almalıdır. Bu medeniyet yolculuğunda gayret ve emek veren, proje üreten, devlet
ve millet erkanımızın şevkini kırmaya hakkımız yok diye düşünüyorum.
Bugün yaşadığımız sıkıntı ve açmazların
başında, kendimize örnek alacağımız kişilerin tercihinde yaptığımız hatalar
gelmektedir. Tarihî şahsiyetler, dünümüzü tahkim ederken, manevî büyükler, hem bugünümüzü,
hem de yarınımızı anlamlı kılan yaşam numunesi olmuşlardır. Daha da anlaşılır
olması için günümüze gelelim. Ergenlik dönemini ve kimlik sıkıntısı yaşayan
gençlik, önüne çıkan ilk şöhretliye sarılıyor.
Konfeksiyona giren kişinin vitrindeki
elbiselerin birini çıkarıp diğerini giyerek, üstüne oturacak olanı beğenmesi, gençliğin,
iç dünyasında yaşadığı fırtınalı dünya ile de birebir bağlantılıdır. Yakışanı,
üstüne oturacak olanı arıyor. Böylece birini çıkarıp, diğerini deniyor. Bu
yaşanması doğal psikolojik bir süreçtir. Kendi kimlik ve fıtratının arayış
denemeleridir. Asıl normal olmayanı, bu mağazada fazla zaman kaybetmek, rol modelimizi bulmak için gayretimizi ve
enerjimizi burada yok etmek, hayat yolculuğuna geç kalmak değil mi?
Gençlik, içinde taşıdığı dinmek
bilmeyen bir fırtınalı hayatın akıntısında ömrünü geçiriyor. İslâm terbiyesinden
geçmiş, aile bağları güçlü, nereden gelip nereye gittiğini bilen ailenin
çocukları bu fırtınayı en az zayiatla geçiriyor. Argo konuşarak, başkalaşan gençlik,
ruhun fırtınalı yolculuğunu da hesaba katmak zorundadır.
Okul, aile, çevre ve sosyal medya,
bizi eğitmek ve hazırlamakla yola çıkmış narin terbiye mekanizmalarımızdır.
Lübnanlı Çocuk Pedagog Halil Cibran, ?Çocuk ok gibidir, onu nereye atarsan
oranın rengini ve şeklini alır.? der. Çevre, insanın şekillenmesinde tartışmasız
bir öneme sahiptir. Onun için cemiyet, yön veren, sorumluluk yükleyen, ferdi
kendi vicdanı ve ahlakı ile olgunlaşmış, nezih bir mecrada yürütmelidir. ?Mahallenin
namusu? tabiri belki de, ortak sorumluk anlayışını bir yansımasıdır. John
Locke`un ortaya attığı "boş levha" bilinen benzetmesi ile ?tabul
aras? yani boş ve temiz bir kâğıttır, ne yazarsan onu gösterir. Fıtratı
kirletmeden, asliyetini muhafaza ederek sorumluluğu yüklenmek biz insan için
kutsal bir meziyettir.
Darende ilçemizde, tüm imar ve inşa faaliyetlerinin
öncüsü olmuş, her taşında emek ve hizmeti olan Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Hazretleri,
aynı zamanda iyi bir aile reisi idi. Muhterem eşi Hacı Naci hanımannemiz,
çocuklarına gösterdiği şefkat dolu yüreği ile bizlere örnek olmuştur. Ziyaretlere
gelenleri, uzak -yakın, zengin -fakir, aç -tok demeden, gecelerini gündüzlerine
katarak, bir nesil yetiştirme yolunda tüm emeklerini harcamayı, Allah?ın
rızasını kazanmak için büyük bir lütuf ve fırsat kabul ettiler.