Cemil Gülseren


Yok mu ortası?


Çok sık duyarız kalıplaşmış sözlerimizden şu hatırlatmayı; ?Azı karar, çoğu zarar, ortası yarar.? Herkesin dilindedir. Hemen her alanda da geçerlidir. Günlük işlerini, aileni, mesleğini aksatacak derecede aşırıya gitmek ibadette bile tasvip görmez. Günün yirmi dört saatini yaşayacaksın ama onu üçe bölerek. Ailenle, işinle, sosyal hayatınla yan yana,  iç içe olabilmek ve de bunları dengede tutabilmek mümkün mü? Yapabiliyorsan yolun doğru. Sosyal hayat mı dediniz? Herkesin sosyallikten anladığı farklı olsa gerek. Gezmek, dinlenmek, ziyaret, hâl-hatır, okuma-yazma, halkla olmak, Hak?la olmak; uzar gider... Çeşit çok, seçenek çok, tercih fazla. Herkes kendini bilir. ?Kendin bilmek kadar da erdem olmaz.? denir ya. İnsan aslında hamur gibidir. Az pişerse çiğ olur çok pişerse yanar. Kararı ortasıdır. Kim bilecek? Sen. Kim bize dese sen çok çiğsin, hamsın; hemen gücenir, alınırız. Denmeden, yanmadan olmaya bakacağız. Allah dostlarının söylediği üçlemeye ulaşmak sırra vakıf olmaktır. ?Hamdım, piştim, yandım.? demek nerde biz nerde? Biz yanmadan bir pişelim hele.

Yine can boğazdan gelir derler ya, doğrudur. Boğazdan da çıkar ama. Aç mı kalacaksın. Yok. Çatlayana kadar da yenmez herhalde. Ortasını en iyi sen bilirsin. Her şey kararında güzel. Her şeyin hayırlısı ortasıdır. Hayatta ortasını bulmanın mümkün olmadığı hâller de yok değildir. Örnek: Evlilik. Bunun diğer ucu bekârlıktır. Ya evlisin ya değilsin. Ortada bir şey yok. Sokrates?e, ?Evlenmenin gerekli olup olmadığını? sormuşlar. Filozofun cevabı; ?Canınız ney istiyorsa onu yapın, zira sonunda nasıl olsa pişman olacaksınız.? Bizde de bir yakıştırma var buna yakın; evlilik bir kafese benzer. İçindeki çıkmak için, dışındaki girmek için uğraşır. Bu örneklere takılıp da bekârlıkta kalakalmayın. Ey bekâr genç dostlarım: Hiç çamaşır yıkayan sultan gördünüz mü? Benim hatırlatmam işin ortasını bulmaya yardımcı olur. Evlenene kadar gözünüzü dört açacaksınız. -Özellikle erkekler- evlendikten sonra ise bir gözünü kapayacak, bir kulağın da işitmez olacak. Yani her şeyi görme. Olan bitenin en azından yarısını bilme, duyma.

Demem o ki; evlilerin biri sanatkâr biri kanaatkâr olmalı. Sevgili bekârlar aradığın eşe ulaşınca kararı aranızda verin. Hanginiz sanatkâr hanginiz kanaatkâr olacağına. Aradığınız eşe ulaşamıyorsanız zaten sorun yok. Bir de aşkından delirenler var ya; ?Ben onu deli gibi sevdim o ise beni deli diye sevmedi.? diyen taife. Delirmek içten değil. Deliden akıllıca söz duyarız çoğu zaman. Ama kim deli, kim akıllı, kim âşık? Onu kim bilecek? Bu devirde hâlâ aşk var mı doğrusu? Pardon âşık? Arıyorum. Şiirlerde var ya diyeceksiniz. Bu şiir nasıl bir şeyse şairin biri; ?Evdekine de şiir yazılmıyor.? demiş. Neden, çünkü evdeki vuslattır. Oysa aşk hasrettir, aşk ıstıraptır. Var mı ortası?

 Evde baskın bir bayan meslektaşım; ?Biz kavgayı şöyle önlüyoruz.? dedi: ?Eşim konuşunca ben susarım, ben söylenince de o hiç konuşmaz.? Böylece geçimin yolunu bir şekilde bulursunuz. Yeter ki iyi insanla, doğru insanla karşılaşasınız. İşte bunun ortası olmaz. Azıcık iyi, azıcık kötü olmaz. Bir insan ya iyidir, doğrudur ya da kötüdür. Orta yerde boşuna bekleme. Sen iyi tarafa geç. ?Anasına bak kızını al, kenarına bak bezini al.? atasözünü de yabana atmayın. Bir insanın atası neyse ötesi odur.

Medyada yaygınlaşan, dizilerle yerleşen yeni şaşma sapık söylemlere özenmek bizim aile müessesemizin sonu olur. ?Seviyeli bir ilişkimiz var. (Magazin basınından)? Edepsizliği, seviyesizliği nasıl savunuyorlar? Gayri meşrulukları olağan ve sıradan hâle getirme gayretlerini sezmiyor musunuz?

Meşru olanı evlenmektir. Onlar ya birlikte yaşar ya da seviyeli ilişki(!) yakalarlar. Biz hangisinin peşindeyiz? Neyi arıyoruz acaba? Değersizlere değer verirsek onlar da böyle ileri geri iğrenç laflar ederler.

Eş mi arıyorsunuz, karı-koca mı oluyorsunuz? Nikâh törenlerinde nikâh memurunun tercihi size sorulur: ?Eş olarak kabul ediyor musun?? Ya da sonunda ?Sizleri karı-koca? ilan ediyorum. Eş ile karı-koca aynı şeyler değildir aslında. Artık Batı?da farklı. Sapık eşler evlenebiliyor da? 

Yeni evlenenlere; ?Bir yastıkta kocasın.? derler. Dua gibidir, dilektir. Ne var ki; çeyizlerde de yok tek yastık; yatan da yok. Bir yatakta iki yastık devridir artık.  Ama dileklerde deyimlerde hâlâ ?bir yastıkta kocasın? yaşamaktadır. Bari orada olsun yaşasın. İki yastık, iki baş. Küsmesi kolay, kaçması kolay. Evlilik mi ne kolay, ne zor. Ortası yok bunun. Yola çıkana, niyet edene Allah başaça (sonuna kadar) götürsün deriz. Niyetin sürdürmekse kolay, ayrılmaksa o da kolay. Zor olan bir şey yok artık.