Her
yeni yılın başında hep yeni, umutlu ve güzel dilekler dilenir. Geçen yıl
geçmiştir. Gelene bakacağız. Giden yıl, algılarla yanılgıların çekiştiği bir
yıldı. Herkese göre değişir desek çok beylik bir çıkış olur. Herkes ben
haklıyım diyecek elbette. Hikâye bu ya: Yüce Allah, Hz. Musa (a.s.)?a demiştir
ki: ?İblis?ten de bir şey öğren!? Hz. Musa (a.s.) İblis?i görünce ondan da bir
gizli nişane öğrenmek ister. İblis dedi ki: ?Daima ben, ben deme de benim gibi
olma. Sende bir kıl ucu kadar bir varlık, benlik olursa; sende kulluk yoktur.?
İbret niyetiyle naklettik. Men özüm bu gelen yılda benliksiz, kibirsiz,
gurursuz, mağrur olmayan; söylediğini yapan, inandığını yaşayan dostlar arıyorum.
Yeni
yıldan ne mi bekliyoruz? Gelen gideni aratmasın da? Temennim bu yönde... Gelen
hep umuttur, beklentidir, gelen hep yenidir, gelecektir. Gelen yıl, açılmadık
kapıdır, yazılmadık defterdir, söylenmedik sözdür, kıyılmadık nikâhtır,
doğmamış çocuktur, girilmedik iştir. Hayal midir, düş müdür? Giden mi? O
gitmiştir. Konuşun konuşabildiğiniz kadar arkasından. Defteri dürülmüştür.
Gözden düşmüştür. Geride kalmıştır. Mazidir işte. Dedikodusu olur, eleştirisi
olur, atar tutarsınız. ?Keşke?ler ile ah vah etseniz de beyhudedir. Gideni beli bükülmüş bastonlu dedelere
benzetir karikatüristler. Elbette yeni yılda ülkemiz huzur bulsun, ekonomimiz
zarar görmesin, millet ferahlasın, barış içinde olsun.
Biz
yazılmayan, yazılamayan yahut da yazılıp da yayınlanamayan nice roman, şiir,
hikâye ve denemelerin sahiplerini belki de hiç tanımadık. Belki de
yazılanların, yayınlananların kalitesinden bile üstündüler. Bize sunulanları
aldık, okuduk. Ben o meçhulde olanları arıyorum. Bulduklarım mı?... ?Çok çiğ
çağ bu çağ? dedirten şişirme, doldurma, önerme, dayatma. Reklam kokmayan,
paraya, ranta bulaşmayan; küpü, keseyi, kasayı gözetmeyen, özgün, ihlaslı,
samimi eserler arıyorum.
Dalkavuklukla
samimiyet döktürülmez. Papazın inancıyla Müslümana yanaşanları, Müslümana
yazanları ayırt etmek de öyle kolay değil. Edepsizliğini edebiyatla örtmeye
kalkanlara ne kadar güvenirsiniz? Yaşamadığı hayatı size öneren ne kadar
inandırıcı olur ki? Şeyhülislam Yahya Efendi: ?Ne i?tibar bu evzâ?a merd olan Yahyâ / Ne zillete nazar eyler ne
i?tibara bakar.? der. (Evzâ?a: haller, tavırlar, duruşlar. Zillet: alçaklık, aşağılık.) Anlamaya gayret
edin artık. Osmanlıca rağbette.
Eski
köyler ?mahalle? oldu. Eski mahalleler mi? Onlar da ?site?lere sığdırıldı. Yok
hayır üst üste istiflendi. Enine bile değil dikine sıkıştık. Ben o romanlarda
kalan mahalleyi arıyorum. Ben o eski çarşıları arıyorum. Ruhsuz, duygusuz, her
yeri pırıl pırıl, ışıl ışıl AVM?lerde kendimi rahat hissetmiyorum. Bu
şehirliler tuhaf. Her şeyin organiğini bulma hayalini kurar, köyü düşlerler.
Yüze gelip söylemeseler de bilinçaltları hep köyü özlemektedir. Hanımlar
muhaliftir, çocuklar soğuktur, gençler uzaktır. Köyler ise ıraktır, köyler yalnızdır.
Hele kışları köyler iyice çıplaktır. Bu hali özleyenlerin gözleri aydın olsun.
Köyler boşalmıştır. Köydekiler şehirleri isteri şehirdekiler köyleri özler. Ben
de düşümden uyanacağım yeri, işte o yeri ARIYORUM. Hani denir ya; Gören doymuş
usanmış; Görmeyen iyi bir şey sanmış.
Sözün
özü 2014, 2015?e ne dese beğenirsiniz?: ?Gafil olma, benden sonra sen de
öleceksin.? Kudadgu Bilig yorumuyla 2015 de altta kalır mı?: ?Birbirimizi
özlersek ben geleyim.? Ne güzel demiş: ?Birbirimizi özlersek ben geleyim.?
Sevgiyle kalın efendim.