Gün olur söyleriz, an olur duyarız, yeri gelir
görürüz. Yaşarken tanık olduğumuz bu kalıplaşmış sözler, duruşlar veyahut
durumların yansımaları olan o örnekler: ?Biz
sizin için buradayız. Biz sizi ararız. Notunuzu alayım.? Eskilerde; ?Bugün git,
yarın gel.? vardı. O bayağı eskide kaldı. Şimdi yeni oyalamalarla sizin canınız
sıkılır. Gidersin ya dilekçe yazarsın, ya amire çıkarsın. Sanal âlemde
döşenirsin. Size/sana döneceğim derler ama bir türlü dönülmez. Alın işte baştan
savmanın yeni yolu. Sizin istemediğiniz bir telefon görüşmesi şöyle de
bitebilir: ?Şarjım bitiyor, seni sonra
ararım.?
İçtenliği tartışılır kalıplaşmış yalan dolan
lafların bir kısmı da yarışmalarda sarf edilir: ?İyi olan kazansın. ( Kendinden
o kadar da emin değil.) Dostluk kazansın. Gönlü istemedi ama sonuç beraberlikse
yine; dostluk kazandı.? Kaybedilmiş bir maç sonrası ise teselli ve umut ikisi
bir arada: ?Önümüzdeki maçlara bakacağız.? Başa baş bir durumsa; ?Rakibimizin
kaybetmesini bekleyeceğiz.? Bunun için de meşru olmayan el altından girişimler
olacaktır şüphesiz. Yani onun başarısı, karşısındakinin başarısızlığına bağlı.
(Türk futbolunun hali biraz da bu değil mi?) Bireysel yarışlar sonunda; ?Sizinle
yarışmak, sizinle tanışmak keyif vericiydi.? Tamamen yalan. (Eli boş
dönülüyor.)
Dayılanmak sanmayın. Dayı dili de değil lakin yine
de söyleriz olur olmaz: ?Bilirsin ben dediğimi yaparım.? (Hava basılıyor.) ?Abi merak etme. O iş tamam bil.? (Çoğu fos
çıkar.) ?Başım gözüm üstüne.? (Hassaten Malatya?ya özgü bir kalıp sözdür.
Yağmasa da gürlüyor işte.) ?Eyvallah, sen onu oldu bil.? (Özgüven tavan
yapmıştır.) ?Karışma hallederiz. Adamım var.? (Yüksekten uçanlar?) ?O işi oldu
say.? (İçin rahat olsun. Eski dilde müsterih ol denilen rahatlıktır bu.) Argoya
yaklaşan bu dayıca söylem o kadar rahat, o kadar kendinden emin bir dil
kullanır ancak siz siz olun fazla bel bağlamayın, sonuç olumsuz olursa sözlerin
garantisi yoktur. Yan yatan siz, çamura batan yine siz olursunuz. O tipler hep
üste çıkmayı bilirler. Ama gönül alır, gönül okşarlar. Size birisi şöyle dese
ne yaparsınız?: ?Ne demek abi? İtin olsun. O kolay. Sen işine bak.? Şayet siz
bir üst derece/ makamda / katmanda iseniz: ?Emret abi. Selamın yeter.? derler.
Arkasından elbette selam yetmiyor. Gelsin hatır çekleri, gönül çekleri?
Hesaplar bir şekilde görülür. Ödeşilir. İşin gerçeği de aslında böyle değil mi?
Güç sahipleri yalnızca güç sahipleriyle konuşurlar. Kiminin bilek gücü vardır,
kiminin para, kiminin de dili bazılarının da gölgesi bile güçlüdür. Ülkemiz
şan, şöhret, para ve güce ayrıcalık tanıyan, önceliği haktan yana değil
bunlardan yana kullanan bir ülke. Maalesef hem de kültür haline gelmiş.
Karşısına geçeni ezen bir güç.
Şöhret denilince aklıma geldi onu da paylaşmadan
geçemeyeceğim. Hani meşhur olmuşlar şimdiki ifadeyle ünlüler var ya ünlüler.
Hıncal Uluç?un görüşünü aynen aktaracağım: ?Ünlü, hayatının ilk yarısını
tanınmak için harcayan, ikinci yarısında ise tanınmamak için kara gözlüklerle
dolaşan kişidir.? Bir başka ifadeyle
ünlü olana kadar sokak gösterileri, okul müsamere salonlarında boy gösteren,
sınıf gecelerinde rol kapan sonra da konserleri, turneleri iptal eden olur
olmaz kaprislerle, nazlanan, vaz
geçendir.? Ben oralara gidecek adam mıyım?? diyor içinden ve de dışından.
Ulaşılamaz olmakla ünlülüğünü sürdürdüklerini sanırlar. Kabahat kimde mi?
Onları ünlü sayanlarda. Hani birini ararsınız da telefon çalar çalar ve bir ses
gelir kulağınıza: ?Aradığınız numaraya/kişiye şu anda ulaşılamıyor. Daha sonra
tekrar arayınız.? Yeniden olmadı sonradan ulaşırsınız açmaz bir de dönmezler ya
işte öyle bir şey. Boş verin gitsin. Hatta silin gitsin. Değmez işlere çok da
gönül koymayın. Değmezler.
Balık
Bilmezse Hâlık ( Yaratan, Allah) Bilir
Niyeti ile
Türkiye, dünyanın en yardımsever ülkesi imiş. (Basından)
Hemi de öyle. Peki, niye uluslararası platformlarda örneğin BM?de istenilen
desteği göremiyoruz. Yine gelmesi gereken katkıyı alamıyoruz. Arıyoruz
dostları, dost bildiklerimizi bulamıyoruz. Tarihte ?Osmanlı? böyle idi.
Herkesin imdadına koşardı. Biz de öyleyiz. Yine de Osmanlı içinden bölündü,
parçalandı, sırtından hançerlendi. Gerçek dostları arıyoruz. Atan tutanı değil
diyeceğim. Atan tutan bile yok şimdi. Bir başımızayız. Yedi düvelle
uğraştığımız gibi şimdide her yere yetmeye çalışıyoruz. Ne desek yeridir? Allah
devletimize, milletimize zeval erdirmeye.
Derya içre yaşayıp da derya nedir bilmez balıklar(!), gafiller, kadir
kıymet bilmezler, nankörler bir gün olur doğruyu ama yalnızca doğruyu görürler.
Gülün
yanındaki çalıya bile siner gülün kokusu. Bir kardeşimize gülüvermek bile ne
aranılır oldu değil mi? Âlemlerin Rabbi her şeyi gören ve bilendir. Duamız
O?nadır. Aynı temennideyiz. Allah?ın izniyle hak yerini bulur.
Otuz Yapraklı Gül Şehri Darende?nin ve Darendelinin
dileği de böyledir.