M. Nazmi Değirmenci


ARADAKİ FARK


Aslında bu yazımı ramazan ayı sonrası yayımlayacaktım, âmâ bayram şekerleri bayram haftasının gözlemi olarak önceliği aldı.  

Ramazanı şerifin müstesna saatleri kadir gecesiydi af ve mağfiret kapılarının sonuna kadar açık olduğu bu kutlu gecede,  benim evlatlarımda camiye gittiler, birlikte olmak, Cem olmanın, cemaat olmanın faziletiyle, yaratana yalvarmak, ona yakın olmak,  istemişlerdi. Fakat o ayrıcalıklı gecede teravih ve tespih namazlarını camide cemaatle eda etmiş olarak, yürekleri coşkulu dönmediler eve,  müteessir olmuşlardı, üzüntü içinde yaşananları benimle paylaştılar. Hiç yorum yapmadan aralıksız sonuna kadar dinledim. Bir şeylerin yanlış uygulandığından, yanlış yorumlandığından bahsettiler etkilenmişlerdi. Camiye sekiz on yaşlarında iki evladıyla gelen annenin üzüntüsünü.  Genç kadının camiden gidişini anlattılar. Camiye annesiyle gelen çocuklar, diğer çocuklarla beraber safların arkasında oynarken, küçük çapta sesleri çıkıyormuş, ama cami adabını bozacak şekilde bir gürültüleri, patırtıları yokmuş. Cemaatten birkaç bayan, koyu softalıkla çocuklara kızarak anne ve babaları için kırıcı üzücü söylemlerde bununmuşlar, bunu namaz bitene kadar birkaç kez tekrarlanmışlar. Tedirgin ve mahcubiyet içinde kalan genç kadın, tespih namazı beklemeden çocuklarını almış ve camiden ayrılmış. Üzüldüğü bu durumu bana anlatarak, kızım bana şunu sordu. Camide böyle bir hak kime verilmiştir. Cevap veremedim ama okuduğum iki hadisi anlattım. Sevgili Peygamberimiz mescidi nebevide namaz kılarken torunları Hz. Hasan ve Hz Hüseyin efendilerimiz gelirler, secdede dedelerinin sırtına çıkarlar, güzellerin en güzeli peygamberimiz onlar incinmesin diye secdeyi uzatır.  Bir defasında hutbe okurken camiye gelen torunları Hz Hasan ve Hz Hüseyni gören Peygamberimiz onları sevmek için mimlerden inip kucaklar sonrasında tekrar hutbe için minbere çıkar.  Bizler şefkat peygamberi efendimizin ümmeti olarak nasıl olurda Allah`ın evinde gönül incitiriz. Hak rızasını kazanmaya gelenler nasıl olurda körpecik gönülleri yıkarlar incitirler. Camiye alıştırılması gereken küçük yürekler incinirse nasıl bakar camiye, cemaate, vasıtasız menzile varılmaz o yolda vasıta gönül almaktır. Kapıda, anahtarda, şifrede,  hep gönüldür. İster kadir gecesi olsun, ister kandil, gönül kırarak yaratana varmak isteyenler menzili mahsud-a eremezler. Gittiği yolu bilmeyenlerin, bu hak dinin özünü anlayamayanların, kendine bu güzellikte yer bulamayanların emeklerinin boşa olduğu aşikârdır. Bu kapı gönül kapısıdır. Hulusi efendim divanında ne güzel söylemiştir.

 

"Anı bir kimse taş urup yıkarsa,

Denir yık Kâbe`yi yıkma gönüldür. "

 

 Aynı amaçta hizmet veren bir başka camide, bayram namazında Somuncu baba külliyesindeyim. Tema yine camideki çocuklar bu defa tam tersi bir ilgi külliyedeki çocukların sevinci. Görmenizi çok isterdim, izlemeye doyamadım. Osman Hulusi Efendi vakfı bayram namazına gelen çocuklara hediyeler dağıtıyor, çocukların neşesini sevincini anlatılmaz. Her birinin yerinde bulunmak, sevinçlerine ortak olmak istedim sanki hediyeler bana veriliyordu, içim kıpır kıpırdı.   Uzun uzun seyrettim,  Somuncu baba külliyesinde bayram hediyesi alan çocuklarla, Malatya da kadir gecesinde ki çocukları mukayese ederseniz bu günkü toplumsal sorunların kaynağına kolay ulaşırsınız. İşte aynı amaçla inşa edilmiş mekânlarda yaşanan farklı örnekler,  yanlışın temel unsuru insandır. Bugün İslam coğrafyasındaki bütün sıkıntıların,  geri kalmışlığın ana kaynağı temsil sorunudur. Ait olduğumuz dini, milleti, vatanı, aileyi en güzel şekilde temsil etmek zorundayız.

İnanıyorum ki bayram sabahında babası, dedesi, ağabeyiyle Somuncu baba külliyesinde olan çocuklar bir sonraki bayramı, bayram namazı özlemle bekleyeceklerdir. Kızıma anlatacak, onun üzüntüsünü giderecek çok güzellikler bulmuştum Somuncu baba da. Külliye avlusundaki ikramlar bayramlaşmalar ne güzeldi ne coşkuluydu, Allah tekrarını nasip etsim kurban bayramında somuncu baba külliyesin de bayram sabahı buluşmak dileğiyle.