Cemil Gülseren


Bağlanmak mı Bağımlılık mı?


?Hayata tutunmak? başka şeydir ?Hayata sıkı sıkıya bağlı.? olmak başka. Doğmakla bağlanıyoruz dünyaya. Aslında göbek bağından kurtulmakla başlar dünya bağımız. Ondan sonra yaşa başa göre hep değişir bağımlılıklarımız. En önce annedir en büyük bağımız. Sonra sütüdür. O yetmezse diğer sütler. Oyalansın diye yalancı memeye bağlamıyorlar mı? Kandırmaca da böyle başlar. Başlangıçta oyalansın derler. Niyet iyidir. Ama yalancı işte. Çocuk büyür. Genç olur. Eve bağlı olsun deriz. Okula, derslerine bağlansın isteriz. Mezun olur. İşe başlar. İşine bağlı biri olsun istenir. Ve nihayet sezon finali gelir çatar. Bu kez başı bağlansın deriz. Evine, eşine bağlı olmak aman ne büyük bir meziyettir bilirsiniz. Sanki mutlulukla eş değerdir. Neçe sonra öğrenir evlenene kadar gözünü dört açması gerektiğini; evlilikten sonra da bir gözünü kapatması gerektiğini. Her şeyi görmemelidir. Her şeyi duymamalıdır. Hele hele her şeye hiç karışmamalıdır. O zaman mutluluk bağı ile bağlandığını anlar. Duruma göre dilini de bağlasa yeğdir. Biz buna evlilik bağı diyoruz işte.

Sözün kısası da desem uzunu da desem ne değişir ki sanki? Tepeden tırnağa bağımlıyız. İçimiz dışımız; yanımız yönümüz hep alışkanlıklarımızla dopdolu. İster siz alışın, ister sizi alıştırsınlar ne fark eder ki? Her alışkanlık başlı başına bir zincir değil mi? Güneşe bağımlıyız, havaya, suya bağımlıyız demeyeceğim, mecburuz. Bağımlılığın bir adım ötesidir mecburiyet. Yani zorunda olmak, onsuz olamamak. Toprağa bağlıyız. Olmasın mı? Topraktan toprağa bir yolculuk bizimkisi zaten.

Bazen sevdik, bazen hoşlandık ama bağlandık işte. Türküler yaktık, yakılan türküleri kendi duygularımızla örtüştürüp yanık yanık söyledik, dinledik. Onlarla sevdalanmadık mı? Şarkılar söylemedik mi? Saçının teline, yüzünün benine, kaşına, gözüne, gözünün alasına, kaşının hilaline gönlünü kaptırdın mı bağlandın işte. Şairin dediği aşk bu olsa gerek: Zülfünün teli ile seni kendine mecbur etti. Neymiş; aşk en büyük bağ imiş, bağımlık imiş. Bu bağ bir yerde incelip de kopmaya görsün. Olursun bağrı yanık bir âşık. Zannedersin ki bağımsız oldun. Ne mümkün? Dizinin bağı bile çözülür, görür gözün görmez, tutan elin tutmaz olur. Sevda bağı ne bahçedir ne bostan; mahkûmun zinciridir. Şiirlerde kalan, romanlarda okunan, filmlerde izlenen bu aşklar artık yok üzülmeyin.

Şimdi daha somut bağlar bizi meşgul eder oldu. Mesela futbol topu. Bir top milyonları bir araya toplamıyor mu? Yeni bağımlılıklar böyle bir şey. Bireysel aşkların yerini kitlesel, ?top?lumsal objeler aldı. Bir dizi milyonları ekran başına toplamıyor mu? Dizi dediğin bağımlılığın bir diğer adı olmadı mı? Ben de ne çok soru sordum değil mi? Gördünüz ben de bu soruların bağımlısı oldum. Niye, niçin, neden bütün bunlar demeden geçemiyorum. Gördüğüm çok yeni. Aktarayım. Ramazan?da Cuma namazı? Hutbe okunuyor. Bizim insanımız (elbette gençlerden biri) elinde kendinden akıllı telefonunu bir sağa, bir sola, ekranı kaydıra kaydıra fotoğraflarını izlemekle meşgul. Hutbe bitene kadar telefondaki gezinti devam etti. Ta namaza ayağa kalkana kadar. Allah?ım bu nasıl bir bağımlılıktır demeden kendimi alamadım. Ben şimdi o genci kınamış sayılır mıyım hocam? Ben hemen yanı başımdaki genci görmemek için gözümü kapatmalı mıydım hocam? Bu bağımlık mıdır, sorumsuzluk mu? İnançsızlık değil bir kere. İnanmış gelmiş, camiye ve cumaya. Gerisi büyüklere kalıyor? Genelde de bağımlılık denilince neden hep gençler akla gelir? Samimi olarak sorgularım bunu. İnternet bağımlılığı onlarda, telefon hakeza onlarda. Teknolojinin tüm nimetlerini biliyorlar ve sonuna kadar da uyguluyorlar. Derste, okulda, camide, sınıfta neredeyse sınavlarda bile. Yolda, yolakta, durakta, karada, denizde, havada onsuz hayat düşünülemez oldu. Vay anasını be... Evvelden insanlar nasıl yaşarlarmış dimi? Yaşamışlar mı ki acaba (!)? ?

Tehlikesi apaçık meydanda olup da yine de çok çok büyük sorunlar yok değil. Kamuoyunda asıl bağımlılık denilince akla gelen de bu tehlikeli deneyimler maalesef. Ve yine maalesef hedefte gençler, heder olan gençler, biten, yiten gençler. Uyuşturucuya uyan bu gençlerimiz üçer beşer hayatlarını kaybetmektedir. Alışanlar, bağlananlar ise öyle üçer beşer değil. Ne büyük tehlikeler bekliyor gençliği. Zaman kaybetmeden geçici demeçlerle oyalanmadan ciddi önlemler almak zamanıdır. Hem de acilen. Aileler, okullar ve bağlı kurum ve kuruluşlar ele ele verip, gönül bağıyla meseleye yaklaşırlarsa ?gelecek gençlerin? ifadesine de gönül rahatlığıyla inanabiliriz.

Bu halk cumhurbaşkanını seçer. Bu millet kendine yaraşanı bulur. Bundan eminiz. Şundan da emin olmak istiyoruz: Gençlerin içine düştüğü bu kirli bağımlıklar konusu yeni cumhurbaşkanımızın da öncelikli meselelerinden biri olsun isteriz. Çünkü gelecekte seçen de onlar olacak; seçilen de.