Siyaset
âleminde ara sıra duyarız; eleştirdiğimiz, suçladığımız ve daha bir sürü
eksik-yanlış bulduğumuz kişi de karşı atakta aynen şöyle der: ?O, kendisi
aynaya baksın. Bizim için söyledikleri aynada gördüğüdür.? ifadesini. Benim
aynaya bakmaktan maksadım farklı olacak. Malumunuz kendi kendinin fotoğrafını
çekmek son ayların modası oldu. Fotoğraf kalıyor, baktığın aynadaki görüntün
ise çekildiğin an o da çekiliyor. Görüntü yok ama sen hâlâ varsın. Görünümünü
yansıtan ister ayna olsun ister tencere kapağı. Medyatik, teknolojik bir
iletişim salgını olup aldı başını gidiyor. Ama bir yerde duracaktır. Duracaktır
çünkü yeni modalar için yer açılmalı. Sosyal medya patronlarının ayrıca
fazladan işine de geliyor. Sosyal ağların yoğunluğu, sitelerin trafiği,
reklamlar, rakamlar derken işlerlik, sürüm, beğeni sayısı sürüp gider. Ta ki
yeni bir dalgaya kadar. Yılın moda kelimesiymiş ?selfie?. Herkes bu kelime için
TDK?na öneriler sunma yarışına girmiş. Ben de ?ÇEK-SUN? diyesim geliyor.
Çekiyorsun ve sunuyorsun. Öyle olmuyor mu? Sunmak için çekmiyor musunuz?
Göstereceksiniz illa ki. Şu sıra yüzü çeken görüntüler ağırlıklı. Başka başka
yerlerini (Bacaklarını, bellerini, ayaklarını çekmeler diğer çekim
alanlarıymış.) çekme modasına düşmeden çekip gitse aslında iyi olacak. Çekip
gitsin çünkü bu senenin kelimesi bence ?selfie? değil ?SU? olmalıydı. Eninde
sonunda olacak. Biz, siz, onlar ?selfie?lerle oyalanırken su gibi, selam,
sevgi, saygı da aramızdan çekildi gitti işte. Sanal sohbetle başlayan
birlikteliklerin, reel rezaletlerle nihayete erdiğini nihayetinde anlayacağız
amma neden sonra. Nasıl barajların suya ihtiyacı var ise gönüllerin de
muhabbete öyle ihtiyacı?
Şimdi
fotoğraf çekme çılgınlığı zirve yapıyor. Yerken, otururken, bakarken, yatarken
sınır yok. Herkesin elinde o akıllı aletler olunca boş durmuyoruz. Marifet mi
maksat mı anlaşılır gibi değil. Hep kendimizi ortaya koymak, sunmak. Birileri
bir şey yapınca aynısını ben de yapayım anlayışı bende olmadığı gibi- herhalde
beceriksizim de ondan olsa gerek- bilakis ?gıcık? bile oluyorum. Artık doğayı,
kuşları, çiçekleri, böcekleri, gün doğumunu, gün batımını eskisi gibi pek
çekmiyoruz. Bu konular azcık demode oldu sanırım. Bıktık bir şeylerden ama
herkesin bıktığı da farklı.
Estetik
yanından çok özenti tarafı öne çıkınca bana farklı bir çağrışım yaptırdı bu
?selfie? modası. İnsanlar kendilerini de fotoğraf dışında da kayda alabilecek
mi? Ruh ve gönül dünyasını, aklını, vicdanını sorgulayabilecek, hesaba katacak,
dahası hesaba çekilmeden kendini hesaba çekecek bir akımın içine de girebilecek
mi? İnsanın kendini eleştirmesinin ?trend? olacağını hiç sanmıyorum. Biz daha
kendimizi tanımaktan aciziz. Yunus Emre?nin yüz yıllar önce dizelerine döktüğü
şekilde oysa ?İlim kendin bilmektir.? Eleştiriye tahammülsüz bir toplum
olduğumuz apaçık ortada. Kendimizi beğenmişliğimiz var ya yeter bize.
Mesela Köşe Yazarları ve diğer sanat
erbabı
Kendimizi tekrar etmeyerek yeniliklerle ilgi
ve itibarı muhafaza etmek ne zordur ama. Yeni şeyler söylemek lâzım diyenler
elbette haklılar. Yeni yüzler, yeni yazarlar, yeni yazılar isteyen okuyucuları
da iyi anlamak lazım. Memleketin yeni romancılara, yeni şairlere, oyunculara da
ihtiyacı var. Yeni ve genç sanatçılara fırsatlar sunmak, imkanlar vermek gibi
projelerimiz olmalı. Etliye sütlüye karışmayan, ileri gitmeyen, geri kalmayan
hep aynı daire içinde kendini aşamayan ne sanatçının ne yazarın artık vereceği
hiçbir şey yoktur. İnanın hep medyanın parlattığı yalancı pehlivan misali para
kazanma hırsı ile artık kaliteyi ve karakteri alt üst etmiş yazarlara mahkum da
değiliz. Ne sunarsak o diyorlar bunlar. Yazdığını kendi yaşamayan; parayı
putlaştırmış, şöhret zehirlenmesinden başı dönmüşlere mecbur muyuz? Yeni kuşak
yeni sunumlar bekliyor. Gençliği potansiyel alıcı-tüketici gören bir ?üstten
bakma? cılık da bitecek emin olun. İnce dokunuşlarla yetinmeyen okuyucuya yeni
sunumlar ikram etmek gerek. Onlar müşteri değil. Kültür ve sanat topluma
müşteri anlayışıyla sunulmamalı. Yazdığına kendisi dahi inanmayan yazarlardan
da bıktık. Kimse de bulunmaz Hint kumaşı değildir. Liyakat esasına göre,
verimli, yararlı olma durumuna göre herkes de yerini bilmeli.
Sözün özü;
Çekilmek
lazım; doymak lazım. Bilmek lazım, istemek lazım. İstenmek lazım. İstenmiyorsan
gitmek lâzım. Anlamak lazım, anlaşmak lazım. Yapman lazım. Yapamıyorsan
bırakman lazım. Çekmen lazım. Çekemiyorsan çekilmen lazım. Yazıyı da bir yerde
bitirmek lazım.