Cemil Gülseren


Aynaya bakmak


Siyaset âleminde ara sıra duyarız; eleştirdiğimiz, suçladığımız ve daha bir sürü eksik-yanlış bulduğumuz kişi de karşı atakta aynen şöyle der: ?O, kendisi aynaya baksın. Bizim için söyledikleri aynada gördüğüdür.? ifadesini. Benim aynaya bakmaktan maksadım farklı olacak. Malumunuz kendi kendinin fotoğrafını çekmek son ayların modası oldu. Fotoğraf kalıyor, baktığın aynadaki görüntün ise çekildiğin an o da çekiliyor. Görüntü yok ama sen hâlâ varsın. Görünümünü yansıtan ister ayna olsun ister tencere kapağı. Medyatik, teknolojik bir iletişim salgını olup aldı başını gidiyor. Ama bir yerde duracaktır. Duracaktır çünkü yeni modalar için yer açılmalı. Sosyal medya patronlarının ayrıca fazladan işine de geliyor. Sosyal ağların yoğunluğu, sitelerin trafiği, reklamlar, rakamlar derken işlerlik, sürüm, beğeni sayısı sürüp gider. Ta ki yeni bir dalgaya kadar. Yılın moda kelimesiymiş ?selfie?. Herkes bu kelime için TDK?na öneriler sunma yarışına girmiş. Ben de ?ÇEK-SUN? diyesim geliyor. Çekiyorsun ve sunuyorsun. Öyle olmuyor mu? Sunmak için çekmiyor musunuz? Göstereceksiniz illa ki. Şu sıra yüzü çeken görüntüler ağırlıklı. Başka başka yerlerini (Bacaklarını, bellerini, ayaklarını çekmeler diğer çekim alanlarıymış.) çekme modasına düşmeden çekip gitse aslında iyi olacak. Çekip gitsin çünkü bu senenin kelimesi bence ?selfie? değil ?SU? olmalıydı. Eninde sonunda olacak. Biz, siz, onlar ?selfie?lerle oyalanırken su gibi, selam, sevgi, saygı da aramızdan çekildi gitti işte. Sanal sohbetle başlayan birlikteliklerin, reel rezaletlerle nihayete erdiğini nihayetinde anlayacağız amma neden sonra. Nasıl barajların suya ihtiyacı var ise gönüllerin de muhabbete öyle ihtiyacı?

Şimdi fotoğraf çekme çılgınlığı zirve yapıyor. Yerken, otururken, bakarken, yatarken sınır yok. Herkesin elinde o akıllı aletler olunca boş durmuyoruz. Marifet mi maksat mı anlaşılır gibi değil. Hep kendimizi ortaya koymak, sunmak. Birileri bir şey yapınca aynısını ben de yapayım anlayışı bende olmadığı gibi- herhalde beceriksizim de ondan olsa gerek- bilakis ?gıcık? bile oluyorum. Artık doğayı, kuşları, çiçekleri, böcekleri, gün doğumunu, gün batımını eskisi gibi pek çekmiyoruz. Bu konular azcık demode oldu sanırım. Bıktık bir şeylerden ama herkesin bıktığı da farklı.

Estetik yanından çok özenti tarafı öne çıkınca bana farklı bir çağrışım yaptırdı bu ?selfie? modası. İnsanlar kendilerini de fotoğraf dışında da kayda alabilecek mi? Ruh ve gönül dünyasını, aklını, vicdanını sorgulayabilecek, hesaba katacak, dahası hesaba çekilmeden kendini hesaba çekecek bir akımın içine de girebilecek mi? İnsanın kendini eleştirmesinin ?trend? olacağını hiç sanmıyorum. Biz daha kendimizi tanımaktan aciziz. Yunus Emre?nin yüz yıllar önce dizelerine döktüğü şekilde oysa ?İlim kendin bilmektir.? Eleştiriye tahammülsüz bir toplum olduğumuz apaçık ortada. Kendimizi beğenmişliğimiz var ya yeter bize.

Mesela Köşe Yazarları ve diğer sanat erbabı

 Kendimizi tekrar etmeyerek yeniliklerle ilgi ve itibarı muhafaza etmek ne zordur ama. Yeni şeyler söylemek lâzım diyenler elbette haklılar. Yeni yüzler, yeni yazarlar, yeni yazılar isteyen okuyucuları da iyi anlamak lazım. Memleketin yeni romancılara, yeni şairlere, oyunculara da ihtiyacı var. Yeni ve genç sanatçılara fırsatlar sunmak, imkanlar vermek gibi projelerimiz olmalı. Etliye sütlüye karışmayan, ileri gitmeyen, geri kalmayan hep aynı daire içinde kendini aşamayan ne sanatçının ne yazarın artık vereceği hiçbir şey yoktur. İnanın hep medyanın parlattığı yalancı pehlivan misali para kazanma hırsı ile artık kaliteyi ve karakteri alt üst etmiş yazarlara mahkum da değiliz. Ne sunarsak o diyorlar bunlar. Yazdığını kendi yaşamayan; parayı putlaştırmış, şöhret zehirlenmesinden başı dönmüşlere mecbur muyuz? Yeni kuşak yeni sunumlar bekliyor. Gençliği potansiyel alıcı-tüketici gören bir ?üstten bakma? cılık da bitecek emin olun. İnce dokunuşlarla yetinmeyen okuyucuya yeni sunumlar ikram etmek gerek. Onlar müşteri değil. Kültür ve sanat topluma müşteri anlayışıyla sunulmamalı. Yazdığına kendisi dahi inanmayan yazarlardan da bıktık. Kimse de bulunmaz Hint kumaşı değildir. Liyakat esasına göre, verimli, yararlı olma durumuna göre herkes de yerini bilmeli.

Sözün özü;

Çekilmek lazım; doymak lazım. Bilmek lazım, istemek lazım. İstenmek lazım. İstenmiyorsan gitmek lâzım. Anlamak lazım, anlaşmak lazım. Yapman lazım. Yapamıyorsan bırakman lazım. Çekmen lazım. Çekemiyorsan çekilmen lazım. Yazıyı da bir yerde bitirmek lazım.