Musa Tektaş


Define meraklılarına


Bu yılın yaz mevsimi Yavuzlar/Gedikağzı köyündeki define söylentileriyle geçti gitti… Kış ayları yaklaşmasına rağmen yine büyük bir ümitle define arayıcılarının kazılarının devam ettiğini duyuyoruz. Keşke beklendiği gibi bir buluntu olsa da memleketimize bir katkısı olsa, emek çekenler, ümit bağlayanlar da sevinseler…

Asırlardır insanların bitmeyen define merakı edebiyatımızın ve kültürümüzün de bir parçası olmuştur. Şeyh Hamid-i Veli Kütüphanesinde Yazma Eserler Bölümünde bir eseri bulunan, Şeyh Zarîfî’nin (vefatı, 1795) Pendname/Öğüt kitabında yazdığı İlm-i Kimya İlm-i Simya ve Define bölümünü okumadan önce başlıklar hakkında genel bilgiler verelim, sonra da öğütleri okuyalım.

 

İlm-i Kimya

Eskilere göre sun’i olarak altın ve gümüş elde etme ilmidir. İslâm’da İlm-i Kimya hakkında ilk eser yazan kişi Cabir bin Hayyan’dır. Bu ilim gizli tutulmak istendiği için bu alanda yazılan eserler anlaşılmaz bir takım remizler ve ıstılahlarla doludur. Eski şairlerimizin batıl kimyaya karşı tutumlarını anlatan bir beyit şu şekildedir:

"Âlemde ol ki eyliye da’va-yı kimya

Divane ol değil de bu dünyada kim ya"

 

İlm-i Simya

İlm-i Simya ise halk arasında eski ilm-i kimyanın karşılığı olarak kullanılır. Oysa bu ilmin konusu başkadır. Simyanın ana maddesi iksirdir. İksir eldeki terkibin veya maddenin altına dönüşmesini sağlayacak olan sıvıdır. Simya ilmi bu iksiri elde etmenin yollarını aramıştır. Cabir b Hayyan’ın el Hasil ve Kitabu’l Havas adlı eserlerinde simya ile ilgili bir takım formüller terkipler ve simgeler yer alır.

 

Define Nedir?

Define, toprak altına saklanmış madeni para, külçe altın, gümüş ve kıymetli eşya olarak nitelendirilebilir. Çeşitli hukuklar, tarihi gelişim içinde yeraltı madenleri ve define hakkında hükümler koymuştur. Yasalarımızdaki define tarifi şöyledir:

"Bulunmalarından çok zaman evvel gömülmüş veya saklanmış olduğu ve artık sahibi bulunmadığı muhakkak görülen kıymetli şeyler define addolunur. Define, içine gömüldüğü veya saklandığı gayrimenkul veya menkulün sahibinin mülkü olur. İlmi bir kıymeti haiz eşyaya ait hükümler mahfuzdur."

 

Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’nda Define Aramanın Şartları:

Madde 50 – Define aramak isteyenlere, bu Kanunun 6 ncı maddesinde korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlığı olarak belirtilen yerler ile tespit ve tescil edilen sit alanları ve mezarlıklar dışında, Kültür ve Turizm Bakanlığınca define arama ruhsatnamesi verilebilir.

Define aramak isteyenlere aynı süre içinde birden fazla yerde arama izni verilemez. Define arama izni, başkalarına devredilemez. Bu iş için bir başkası tevkil olunamaz.

Define aramada, Kültür ve Turizm Bakanlığından ve diğer kamu kurum ve kuruluşlarından temsilci olarak gönderileceklerin yolluk ve yevmiyeleri ile zaruri giderleri arayıcı tarafından karşılanır. Bu iş için gerekli olan ödenek, Bakanlıkça, define arayıcısından peşinen tahsil edilip bir Devlet bankasına yatırılır.

Arama ruhsatının verilmesi, define arayıcıdan istenecek belgeler, aramanın yapılması, çıkan defineden arayıcıya tanınacak haklar, Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Maliye Bakanlığının birlikte düzenleyeceği yönetmelikte belirtilir.

 

Defineci

Önceden saklanmış hazineleri bulmaya çalışan insandır. Bu işin başarılması için mutlaka bir eğitim alması gerekir, eğitimsiz defineci yarardan çok zarar verecektir. Bilinçsiz defineci neyi nerede ve nasıl arayacağını bilmez.

Eğitimsiz bir defineci, aynı zamanda iflah olmaz bir hastalığın bir umut sevdasının aşığıdır. Defineye meraklı olanlar, bu itibarla kulaktan kulağa dolaşan rivayetlere göre hareket etmemelidir. Bu sektör, bu nedenle detektör satıcılarının, medyumların, cincilerin ekmek teknesi halindedir.

 

Şeyh Zarîfî’nin Hayatı:

Muhtelif kaynaklarda "Ahmed Zarîfî Baba, Zarîfî Şeyh Ömer Efendi, Ömer Zarîfî Efendi, Zarîfî Baba Şeyh Ömer" isim ve unvanlarıyla geçen müellif, Tuna sahillerinden Rusçuk’ta doğmuştur. Doğum tarihi tam olarak bilinmiyor. Sa’diyye tarikatına intisap etmiş ve daha sonra bu tarikatın şeyhlerinden biri olarak yıllarca hizmet etmiş, insanları Allah’ın varlığına, birliğine çağırarak; onlara dünya ve ahiret saadetinin yollarını göstererek ömrünü tamamlamış ve yine Rusçuk’ta 1210 (1795) yılında vefat etmiştir. Mezarı Rusçuk’tadır. Rusçuk Bey Mezarlığı karşısındaki Tombul Camii haziresindedir. (Bursalı Mehmed Tahir, Osmanlı Müellifleri, C. I, s.234.)

 

Pendname Geleneği

Pendnameler, diğer adıyla nasihatnameler, İslâmî temele dayanan ahlak ve âdab kaidelerini veciz ifadeler ile dile getirerek, insanlara ve bilhassa genç nesillere öğüt vermek amacıyla kaleme alınan eserlerdir. Ahlak, edebiyatın da başlıca konularından birisi olduğu için öğretme amacı güden eserlerle dinî-tasavvufî mahiyetteki eserlerde ahlak konusu geniş ölçüde yer almaktadır.

Türk edebiyatında öğüt verme amacıyla söz söyleme ve şiir yazma geleneği oldukça eski tarihlere kadar iner. Doğruyu, iyiyi, faydalıyı göstermek için söylenmiş atasözleri başlangıcından beri edebiyatımızda didaktik unsurların ve öğüt verme geleneğinin en önemli göstergesidir. Kalıplaşmış şekilleri olan, bazen yarı manzum diyebileceğimiz atasözlerini, manzum nasihatnamelerin ilk örnekleri sayabiliriz. Kutadgu Bilig, Atebetü’l-Hakâyık gibi eserler ve Ahmet Yesevi’nin Hikmetler’i bu geleneği devam ettirmişlerdir. Yunus Emre’nin Risâletü’n-Nushiyye’si ise Kur’ân-ı Kerim ve hadislerden çıkarılacak dersleri vermekle kalmaz, bunları yüksek bir estetik biçimle sunar.

Doğrudan doğruya ahlak konusunda yazılan eserlerin sayısı ise daha sonraki yüzyıllarda artmıştır. Bunlar manzum, mensur veya manzum-mensur karışık olarak yazılabiliyordu. Ayrıca yazarları tarafından özel ad verilmiş nasihatnameler de vardır. Zarîfî’nin bu eserinde olduğu gibi bir kısım nasihatnamelere "Pendname" adının verilmesi İran şairi Feridüddin Attar’ın (1119—1193) aynı isimli eserinden dolayıdır. (Mehmet Arslan, Pendname-i Zarîfî, Sivas, 1994.)

 

İçtinabı Kimya ve Simya ve Define

 

Sakınup kılma heves kimyaya sen

Daveti hüddam ile simyaya sen

(Sakın ola, bakırı altın etmek için, ilm-i kimyaya heveslenme. İksirle altın elde edeceğim, cinni hizmetçilerin haberiyle define sahibi olacağım diye boşa ümitlenme.)

 

Vefki tılsım ile kırtasiyye hem

Dahi şol malı define ey dedem

(Tılsımları işaretleri bozarım, defineyi alırım elin malı bana fayda verir, kâğıt üzerindeki haritalardan bir şeyler bulurum diye bekleme. )

 

Cümlesinin ismi vardır cismi yok

Kıl nazar ibret ile hiç resmi yok

(Böyle şeyleri hep anlatırlar, söylentileri dilden dile dolanır, ancak bir türlü doğru değildir. Çünkü doğruluğunu ispatlayacak kimse çıkmamıştır.)

 

Lik davasını kılanlar çokdurur

Birisinin aslı fer’i yokdurur

(Bu meseleleri daima anlatan çoktur ama doğruluğu her zaman tartışılır.)

 

Anla pendim sakın anlardan hele

Elde varın tutagör verme yele

(Benim öğüdümü tutarsan o define avcılarından olma, elindeki kazancını rastgele kaybetmemek için sözlerime kulak ver.)

 

Aldadıp varın elinden alalar

Başını kuh-i belaya salalar

(Seni aldatır, elindeki avucundakini alırlar, sonra da başını belalardan kurtaramazsın.)

 

Son pişman olduğun kılmaz vefa

Olma talip görmeyim dersen cefa

(Sonradan pişman olmak istemiyorsan, sıkıntı çekmeyeyim diyorsan böyle şeylere talip olma.)

 

Bunların erbabına olma yakın

Erişir sana ziyanı ki sakın

(Bu meraklı kimselere yakın olma, bundan zarar görürüsün.)

 

Akıl isen destini ğayet yuma

Gaip içün hazırı elden koma

(Akıllı bir kimse isen, elini boşa ovuşturmak istemiyorsan, gaipteki definleri bulacağım diye elindeki hazır kazancını kaybetme.)

 

Tutar isen pend-i kandim bu sana

Tutmaz isen hazıra ağu sana

(Bu öğütlerimi tut, sana söylediklerime kulak ver, yoksa yediğin içtiğin zehir olur.)

 

Tutalım bunu bilir ehl-i kemal

Ol kemal ehlini sen bulmak muhal

(Öğüt tutmak kuvvetli iman sahibi kimselerin işidir. Bu devirde iyi insanları bulmak çok zordur.)

 

Olmayacak nesneyi kılma talep

Oku pendim bulasın sim ü zehep

(Olmayacak şeyleri isteme, bu öğütleri okursan içinde altın gibi gümüş gibi kıymetli sözleri bulursun.)

 

Kılma sağı ömrünü kimya için

Can eritme yok yere simya için

(Sağlığını normal madeni altın elde edeceğim diye bozma, altın bulmak için yapıp erittiğin iksirler senin ömrünü eritir.)

 

Nice kimse bunlara kıldı heves

Ömrü vaktini geçirdi bî abes

(Eskiden beri böyle konulara hevesli çok olmuştur, boşu boşuna kıymetli vakitlerini, ömürlerini tüketmiştir.)

 

Kaldı yanına hemen zahmetleri

Çektiği derdü gam mihnetleri

(Çektikleri zahmetler hep yanlarına kalmıştır, bu yüzden çok sıkıntı çekmişlerdir.)

 

Birisi hiç nef ve hayır görmemiş

Kimse bunlara murada ermemiş

(Bu işlerden bir fayda görene, mutlu olana rastlanmaz, bu yollarla kimse istediğine kavuşamamıştır.)

 

Akîl isen olma anlarla bile

Adlarını sakınup alma dile

(Akıl sahibi isen, bu meraklılarla beraber olma, isimlerini anman bile seni ziyana sokar.)

 

İntihası kalpazanlıktır heman

Lafıdır sermaye icrası yalan

(Sonunda istediği şeylere ulaşamayınca, sahtecilik bile yaparlar. Lafları çoktur ama hep yalan söylerler.)

 

Ta sonucu müflisi bed nam olur

Halini âlem görüp ibret alır

(En sonunda iflas eder, ellerindekini de kaybederler, üstelik isimleri hep kötülükle anılır.)