Musa Tektaş


Hulusi Efendi (k.s.) ve Cami Kitabeleri


Gönül birliğinin merkezi camilerimiz, can evlerimiz... Bizleri toplayan, bir araya getiren daha doğrusu “ben”leri “biz” yapan kutsal mâbedlerimiz... Allah’ın huzurunda saf tuttuğumuz, ilâhî neşe ile Hakk’tan gayrısını unuttuğumuz en müstesna ibadet yerlerimiz... Tevâzu ile alnımızı yere koyduğumuzda, makbul olur secdelerimiz. Rabbimize en yakın olduğumuz o an ki, şeytandan insanı ayırt eden en büyük hünerimiz. İç aydınlığı, dış güzelliğiyle içimizi ve dışımızı billurlaştırır tertemiz…

Allah’ın evi Beytü’l-Haram’dır, dünyadaki ilk mescid. İlk insan ilk peygamber Hz. Âdem’in inşa ettiği binâ-yı tevhîd. Ondan sonra Mescid-i Aksa’dır. Buna da tarih şâhid…

Mekke’den Medine’ye hicret edince Âlemlerin Efendisi, konakladığı yerde bir mescid inşâsı oldu tavsiyesi… Taş toplarken gayretli hizmetinden dolayı Ammar b. Yasir oldu Kubâ Mescidi’nin bânisi… Takva üzere bina edilen bir yapı samimiyet âbidesi…

Peygamberimizin Medine’ye hicretiyle fazilet menbaı, muhabbet mekânı, inkişâf merkezi olan nurlu mescid, “Mescid-i Nebevî”nin temelleri atıldı. Risalet tâcının taşıyıcısı inşaatında çalıştı, yapımına bizzat katıldı. Onun için bu nebevî nur âbidesi, fazîlet bakımından Kâbe’den sonra tutuldu.

Güzellik dini yayıldıkça, rahmet tomurcukları serpildikçe, her yerleşim yerinin bir mescidi oldu. Eski mâbedler yeniden can buldu. Putlardan temizlenen mekânlar gönül merkezine tebdîl oldu…

Allah’ın mescidlerini;  inananlar, namazı dosdoğru kılanlar, başkasından korkmadan imar ederler… Bu dünyada bir mescid yaptıranlar, âhiret âleminde bunun karşılığında bir köşke giderler… Camilerle şeref bulmuş yeni fethedilen yerler… Cami medeniyeti üzere şekillenmiş planlanan şehirler…

 

Yüksek Mimar Necip Dinç, cami medeniyetimizin şehrin mimarî yapısına ve hayatımıza olan etkisini şöyle tarif etmektedir:

CAMİ, ŞEHİR VE HAYAT

“Özellikle İslâm mimarisinin kemâlini bulduğu Osmanlılar’da mâbedlerin inşasında tevhîd inancı hâkim olmuştur. Zeminden kubbeye doğru kademe kademe yükselirken, adetâ kesretten vahdete ulaşılmaya çalışılmış, bütün elemanlarla kubbeye ulaşırken insicâmın, âhengin, tenâsübün, dayanışmanın en güzel örnekleri verilmiştir. Mekân ve kitle anlayışında yekpârelik temin edilmiştir. "Komşusu aç iken, kendisi tok olarak sabahlayan bizden değildir." hadîs-i şerîfi mimarlık sanatımızda imâretler, aşevleri, kervansaraylar, tabhâneler (misafirhâne) olarak tezâhür etmiştir. İslâmiyet’te temizliğe verilen fevkalâde ehemmiyetin tezâhürü hamamlardır.

Ticarete verilen önem, bu konuda gösterilen titizlik arastalarımızın, çarşılarımızın düzenlenmesinde bir çekirdek görevi yapmıştır.

Evlerin, camilerin, dükkânların, han vs. hamamların cephelerine yapılan kuş evleri, hem toplumun zarif estetik anlayışını yansıtmış, hem de hayvanlara gösterilen sevgi ve merhametin müşahhas bir ifadesi olmuştur. Kendisiyle ve bütün kâinatla barış ve uyum içinde olan, böylece İslâm kelimesinin hakikatini merkezine almış olan medeniyet, kuşları bile fırtınayı, yağmuru ve kavurucu güneşi hesaba katarak, kuşlara korunmaları ve barınmaları için muhteşem kuş köşkleri, kuş evleri ve kuş sarayları inşa etmiştir. Sağ elinin verdiğini sol elin görmemesi gerektiği düsturuyla hareket eden toplum, sadaka taşlarını meydanlarda herkes için, ihsan kapılarını da cami girişlerinin iki yanında camilere gelenler için zarif bir şekilde yaparak, ihtiyaç sahiplerinin sıkıntılarını, kimseye bildirmeden, gizlice gidermeleri imkânını sağlamıştır.

İmanın, ince ve zarif bir ruhun hayatın her sahasına hâkim olduğu bu toplumda ihtiyaç sahipleri de ihtiyaçları kadarını almışlar, kanâat etmişler ve bu sâyede de bu müstesnâ gelenek yüzyıllarca yaşayabilmiştir. Böyle incelikler ve edepler Osmanlı mimarisinin görünmeyen fakat esasını teşkil eden çekirdekleri olmuştur.”

Cami medeniyetimizin en önemli unsurlarından biri de cami kitâbeleridir. Bu yazımızda Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Hazretlerinin kaleme aldığı birkaç tarih kitâbesini sunacağız.   Öncelikle Sivas Paşa Camii’nden başlayalım:

 

SİVAS PAŞA CAMİİ

Çarşı içerisinde Nalbatlarbaşı Caddesi’nde bulunan bu camiyi Süleyman Bey 1421 yılında küçük bir mescit olarak yaptırmıştır. Süleyman Bey’in soyundan gelen ve Sultan I.Abdülhamid’in damadı, Hibetullah Sultan’ın eşi, Sivas Valisi Alâeddin Paşa 1805 yılında bu mescidi yıktırarak daha büyük bir cami yaptırmıştır. Bu nedenle de camiye Paşa Camisi ismi verilmiştir.

1970’li yıllarda eskiyen camiinin bir kısmı yangınla harap olunca, Yüksek Mimar Necip Dinç Beyin projesiyle yeniden inşa edilip, 1980 yılında tekrar ibadete açılmıştır. Camii inşaatı tamamlanma aşamasında iken Necip Dinç’in talebi üzerine Hulûsi Efendi Hazretleri bir tarih kitâbesi kaleme almıştır. “Bi-gufrân-ı Hay” ifadesiyle, 1401/1980 yılı ebced hesabıyla tarih olarak düşürülmüştür. Kitâbenin metni şu şekildedir:

 

Bismillahirrahmanirrahim

 

Hakk’a hamd Rasûlüne tahiyyât u senâ

Oldu bu ma’bed-i İslâm saâdetle binâ

 

Etti erbâb-ı himem sa’y-i beliğ-i tâm

Bir tarz-ı nevînle eylediler hoş ihyâ

 

Yeniden doğdu Sivas’ın harâb ufkundan

Ve eşrakati’l-ardu bi-nûri Rabbihâ

 

Emeği geçen zevâtı hayr ile kıl yâd

Oku Mimâr-ı Necîb’ine de hayr-ı duâ

 

Bin dokuz yüz seksen bir mîlâdîde oldu

Paşa Cami-i şerifi müceddeden inşâ

 

İkmâline hicrî “Bi-gufrân-ı Hay”  târîh  

Şerrefa’llâhu teâlâ  dâimen ebedâ

 

Hulûsî acz ile yazdı bu kitâbeyi

Zâlike fadlu’llâhi yü’tîhi men yeşâ

 

KURTBAĞI CAMİİ

Darende Kurtbağı Camii, çok eskimiş bir halde iken Osman Hulûsi Efendi (k.s.)’nin nezâretinde mahalle sâkinlerinden Hacı Hasan Akyol’un maddî katkılarıyla 1956’da yeniden yaptırılmıştır. Camii bir yıl gibi kısa bir sürede tamamlanarak 1957’de hizmete açılır. Camiin bu tarihteki kitâbesi de Hulûsi Efendi tarafından hazırlanır. Camiinin kitâbesinde şu ibareler kayıtlıdır:

Gönül birliğiyle ashâb-ı huzûr

Yapdı bu camii, nûr alâ nûr

Sene 1377 hicrî (1957)”

 

Yeniden yaptırılmış olan camiin minaresi de dört yıl sonra 1961’de tamamlanır. Yine minarenin kitâbesi de Hulûsi Efendi tarafından yazılmıştır. Kitâbenin kaydı şöyledir:

Lutf-i kereminle pâyidâr et

Bu minâreyi İlâhî

Olsun târîhi remzen gufrân

Devr eyledikçe sâl u mâhı

Hicrî sene 1381 (1961)

 

ZAİMOĞLU ÇARŞI CAMİİ

1950’li 60`lı senelerinde gündemde Darende`nin maddî mânevî imarı vardır. Lâkin imkân, vesîle ve en mühimi de önder gerek. "Darende Camileri İhya ve Onarım Derneği" başkanlığını da yürüten Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi, o günlerde Somuncu Baba Camii çevresi ile de meşguldür. Çarşı esnafından biri, bir gün Çarşı Camii’nin halini kastederek Hulûsi Efendi (k.s.)`ye

"Efendim buraya da bir el atsanız..." diye arzedince,

"EI attık inşallah." buyururlar. Bir yıl sonra şöyle bir vesile ortaya çıkar:

70`Ii yılların başında vefat eden Darende eşrafından H. Tahir Zaimoğlu adına ailesi, eşi Kiraz Hanım ve evladı Abdullah Zamioğlu’nun ikâmet ettikleri Kadirli veya Darende`ye bir hayrat tesis etme düşünceleri ifşâ olur. Hulûsi Efendi’nin teklîfi ve Mimar Yücel Sarı Bey`in tavassutu üzere Darende Çarşı Camii yerine yeni bir cami inşa fikri, taraflarca karar haline getirilir. İnşaatın yapım aşaması Hulûsi Efendi Hazretleri’nin gözetiminde gerçekleşir. İnşaat tamamlanınca Hazret bir kitâbe kaleme alır. Kitâbe şöyledir:

 

Allah’a hamd Rasûlüne ve âli sahbine selâm

Hüsn-i hitâmı resîde oldu bu mâbed-i İslâm

 

Bindokuzyüz yetmiş dokuz yılı haziran ayında

Tâhir Zâimoğlu Câmi-i şerîfi oldu tamâm

 

Mimarlığını Yücel Sarı Bey deruhde eyledi

Tarihini “Gufrânun Hayy” dedi Hulûsî miski’l-hitâm

1399 (1979)

 

HACI HAKKI TUNÇ CAMİİ

Bir başka camiimiz ise, Darende ilçesindeki A. Ulupınar Kasabası’nda yapılan Hacı Hakkı Tunç Camii’dir. Aşağıulupınar Kasabası’ndan Hacı Tunç, Almaok mevkiinde, Es`ad Hacı Özpolat’tan bir bahçe satın alır. Bahçe, 1957 senesinde Malatya-Kayseri karayolu geçerken kısmen istimlâke uğrar.

1970`li yılların başında Darende İmam-Hatip Okulu inşaatı başlamıştır. Hulûsi Efendi Hazretleri o günün maddî imkânları içinde inşâata yardım toplamaktadır. Nazarına mazhar olan Hacı Tunç ise, maddî sıkıntıları gördüğü için:

"Efendim benim de bir tuğlam bulunsun" diyerek Almaok`daki bu bahçesini satıp bedelini bağışlama arzusunu ifşa edince, Hulûsi Efendi Hazretleri, "Hacı Ağa hele orayı satma, biz oraya cami yapacağız." buyururlar. Bu cümleyi üç defa tekrar ederler. Hacı Tunç sükût eder. İhvânın edebindendir susup beklemek. Hacı Ağa`ya beklemek düşer. Hâlbuki o günün râyici ile 200.000 TL bir meblağ tutacak olan bahçenin satışı, okulun inşaatına çok ciddî bir katkı sağlayacaktır. Bekleyen derviş, muradına erer, ama bu murâd canlara minnet...

İmam-Hatip Okulu 1974`de açılır. İlk mezunlarını 1981`de verir. Verir ama vefâlı ihvânlardan olan Hacı Tunç aynı sene rahmet-i Rahmân’a kavuşup, cismi toprağa verilir. Hulûsi Efendi (k.s.)`nin işareti üzere Hacı Ağa, Almaok’daki bahçeye defnedilir. Hulûsi Efendi Hazretlerinin kitâbesini nazmettiği mezar bugün cami avlusundadır:

 

Hüvel Baki

El-merhûm vel mağfûrun leh

Bin dörtyüz bir hicride

Kavuştu rahmet-i Rahmân’a Hacı Tunç

Cismi toprağa verildi bunda

Ruhu âlem-i cemâle etti urûc

Ey insan hayr ile hatm-i enfâs et

Bin yıl yaşasan böyledir sonuç           

Zâir, ruh-ı azîzine kıl ihdâ                  

Oku bir Fâtiha, ihlâs-ı şerifi üç

Rûhiçün el-fâtiha  

10.02.1981                              

 

Defni müteakip Hulûsi Efendi Hazretleri Hacı Ağa`nın oğlu Hakkı Tunç Beye, "Oğul işte şimdi sırası geldi." diyerek caminin inşasına işaret buyurur. Birilerince bu hayratın kasaba merkezine yakın bir arsaya yapılması teklif edilince Hulûsi Efendi Hazretleri: "Oğul bir otobüs durur, kırk kişi iner. Kimi su içer, iki kişi de namaz kılar. Bu sevap da Hacı Ağa`ya yeter." buyurur.

1982`de Y. Mimar Necip Dinç Beye ait proje ile inşaat başlar. Bahçe kodunu karayolu seviyesine düşürmek için hafriyat yapılır, inşaatta asıl söz, Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi’nindir.

Taş işçiliğinin en hünerli elleri camiyi birkaç yılda tamamlar. Bir defasında camiinin inşaatını incelemek üzere bir ziyarette bulunur. Bu sırada ustalar kubbe kasnağını oluşturmaktadır. Hazret aşağıdan bakar, ustaya, “Oğul o sırayı yanlış taşla örmüşsünüz, bunun üzerine bina ederseniz kubbe düzgün olmaz.” diye buyurur. O sıra sökülür yeniden düzgün bir şekilde örülür. Caminin minber, mihrab, va’z kürsüsü ile merdivenler ve şadırvan özel bir sipariş ile İstanbul`da mermerden yaptırılır ve yerine monte edilir.

Bahçe-avlu düzenlemesi ile 1988 yılının Ramazan’ında Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Hazretlerinin şereflendirdiği avludaki bir iftar meclisi ile ibadete açılır. İlk hutbesini îrâd buyuran Hulûsi Efendi Hazretleri, Hakkı Tunç Beyin samimî ve mütevâzı arzularına binâen kitâbeyi şöyle nazmeder:

 

Allah’a hamd Rasûlüne tahiyyat ü selâm

Hitam-ı resîde oldu bu ma’bed-i İslâm

 

El-Hac Hakkı Tunç Bey etti sa’y-i beliğ

İkmâline gösterdi hüsn-i ihtimâm

 

Bindörtyüz yedi tarih-i hicrîde

Hakkı Tunç Cami-i şerîfi oldu tamâm

 

Hulûsi Efendi Hazretleri yaptığı, yaptırdığı, kaleme aldığı eserlerinde, sanat ve estetik hususuna fevkalâde önem vermiş, İslâm medeniyetinin bütün unsurlarını eserlerinde bir vesîle ile yansıtmıştır. Yaptırdığı, yapımına vesîle olduğu camiler halen ibadete açık, minarelerinden beş vakit ezan okunmaktadır. Eserleri kıyamete kadar o mübarek zatın isminin hayırla anılmasına vesile olacak sadaka-i câriyelerdir.