M. Nazmi Değirmenci


Tarihe şahitlik etmek


15 Haziran`da sır ve mana diyarı, Darende-i Şerif’teydik. Farklıydı, başka bir âlemdi. Arayanlar, aradıklarını buluyordu, bu mana diyarında. Her şeyin bir açıklaması veya bir hatırlatması olmalıydı. Alana, görene, bulana, bilene, isteyene sırlar fâş oluşmuştu. Bazı davetler vardır ki kapı açar. Bunlardan biridir “Uluslararası Somuncu Baba ve Hulûsi Efendi Sempozyumu.” Bu ‘hayr-ı sebil’ günde Darende’de olmak Zaviye’de bulunmak fırsatı kaçırmamak gerekliydi.

Sempozyum görsellerindeki Hulûsi Efendi’nin resmi o kadar güzeldi ki gözündeki ışığı, yüzündeki tebessümüyle, Dîvân-ı Hulûsî-i Dârendevî’deki dörtlüğünü söyler gibiydi. “Ufkumuzdan güneş doğdu / Nefsin karanlığın boğdu / Hidayet hadiden oldu / Gelin dostlar bize gelin” Alt tarafta menzile kanat açmış 36 güvercin pervaneler misali uçuyor 36. kuşaktan Peygamberimizin torunları olduklarını simgeliyordu, istikametleri hep aynı… 

Dikkatle bakıldığında külliyenin silueti gözüküyordu davetiyede. Mimarı tarzda kubbeler Selçuklu, kemerler Osmanlı’ydı. Kubbe yükseklikleri aynı değildi. Sanki bizim çözemediğimiz bir sır vardı.

Külliyenin avlusu, sıcağa, güneşe aldırmadan, edeple oturan gönül dostları yareniler dolduydu. Külliyeye giremeyip dışarıda kalanlar Hasbahçe’de, Hamidiye Çarşısı’nda dinliyorlardı açılış konuşmalarını. Onlar tarihe şahitlik edeceklerdi, bunu da çok iyi biliyorlardı. Çünkü bir gün öncesinde yeni camide ilk Cuma namazı kılınmış, ilk hutbeyi Hamidettin Efendi okumuş, ecdadı Somuncu Baba gibi ilk hutbede Fatiha Suresi’ni tefsir etmiş, sırları aralamış, cemaat bu tarihî Cuma’ya tanıklık etmişti.

Fatiha Suresi 7 ayetten oluşur. Somuncu Baba, Bursa Ulu Cami’nin açılış hutbesinde Fatiha Suresi’ni yedi ayrı tefsir etmişti. Göğün ve yerin yedi kat olması, haftanın yedi güne bölünmesi, dünyanın yedi günde yaratılması temel dayanaktır, 14. yüzyılda yapılmış, içinde Somuncu Baba ve oğlu Halil Taybi’nin türbelerinin bulunduğu caminin kubbesinin yedigen piramit olmasına.

Yapımına 2009 Nisan’ında başlanan, tarihî ve manevî dokuya, sanat ve estetik anlayışa bağlı, Selçuklu ve Osmanlı mimari özelliğini taşıyan yeni cami ve taç kapıda Mardin taşı kullanılmıştır. Avlu taban kaplamasında kullanılan beyaz mermerle Kâbe-i Şerif’in açık alanını hatırlatmaktadır. Tavanındaki Selçuklu süsleme sanatının temel figürlerinden biri olan, her köşesinde İslâmî açıdan bir mana barındıran iç içe dışarı doğru büyüyen 5 adet 8 köşeli yıldız tasarlanmıştır. Yıldızların toplam 40 köşesi bulunmaktadır. 40 rakamı, Hz. Muhammed (s.a.v.)`in 40 yaşında peygamber olduğu, malın 40`ta birinin zekât verildiği, 8 rakamı, cennetin sekiz kapısını, 5 rakamı, İslâm’ın 5 şartını ifade etmektedir. Letafet, zarafet, incelik nişanı Şeyh Hamid-i Veli Cami’nin açılış günü bir kutlu bayramdı.

Başbakan Yardımcısı Sayın Bekir Bozdağ’ın Darende’ye gelişi, devlet adına Hulûsi Efendi Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı Hamid Hamidettin Ateş Efendi’ye cami açılış beraatını vermesi ile bu önemli manevî merkezin açılışında bulunması çok manidardı. Sayın Bozdağ’ın konuşmalarından anlaşıldı ki, Somuncu Baba ve Hulûsi Efendi’den haberdardı ve onları biliyordu, “Tarih içerisinde milletlerin kültürlerinin ve medeniyetlerinin temel taşlarını meydana getiren gelecek çağlara etki eden büyük insanlar vardır ve insan hayatının sırrını çok iyi bilen bu büyüklere bütün insanlığın ihtiyacı vardır.” diyordu. Sayın Bozdağ’ın yeni cami de kubbeye bakarken hayretini, hayranlığını, yaşadığı memnuniyeti ve mutluluğu, duygularını çevresindekilerle paylaşması da önemliydi.

Açılışta protokol gereği konuşmalar yapıldı ama Mahir Ünal Beyin konuşması o kadar içtendi ki ağlayanları gördüm; “Maddî ve manevî manada Anadolu’yu inşa edenlerin ruhları bugün burada bizimle, o gün yaşanan manevîyatın bugün burada, bizim fıtratlarımız üzerinde yeniden hayat bulduğunu hissettim.” diyordu. “Benim annem Darendeli, Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi’nin benim çocukluğumda çok derin izleri var. Rahmetli anneannem sürekli olarak sohbet eder ve onun güzel şiirlerini okurdu. Bugün fark ediyorum ki, o şiirlerin bir çocuğun ruhunda nasıl bir aksiseda oluşturduğunu anneannem çok iyi biliyor ve bize adeta nakış nakış işliyordu. Bugün eğer buradaysak, aynı duyguları hissediyorsak o manevîyatın kulaklarımıza, kalplerimize fısıldanan güzellikleri olduğunu bilmemiz gerekir.” İfadeleri hepimizi duygulandırdı.

 Hamidiye Çarşısı ve müştemilatını görmeniz gerekir. Uluslararası Somuncu Baba ve Hulûsi Efendi Sempozyumu’na, Hayır Kermesi’ne o kadar alışılmış ki gönül dostlarından, şimdiden gelecek senenin hesaplarını yapanları gördüm. Ne mutlu onlara…