M. Nazmi Değirmenci


Bosna-1 / Kokusu, kahvesi, fesi


Hep hayalimde vardı Bosna’ya gitmek. Avrupa’da Adriyatik’in en uç noktasında yaşayan Müslümanları tanımak, aklımda, gönlümde... İnsanlık ayıbı olarak kalan Sırp katliamlarını, mezalimini, medenî gözüken Avrupalıların duyarsızlığını, karşılıksız güç kullanmayı, yerinde görmek, yanı başlarında Boşnaklara yapılan soykırıma seyirci kalan, kendine medenî dünya diyen ülkelerin acizliğini görmek istedim.

Tüm Bosna Savaşı’nın ete kemiğe bürünmüş hali, Boşnakların lideri ‘Bilge Kral’ İzzetbegoviç’in mezarındayız. 1993-1995 arasında Bosna Savaşı’nda öldürülmüş binlerce gencin mezarı… Yamaçlar beyaz sütün mermer kaplı, bembeyaz şehitlik. Şehitler arasındasınız dileyin ne dilerseniz. Çünkü onlar cennet ehli. Bu beyaz örtünün ortasına İzzetbegoviç’in mütevazı mezarı, önünde mezarı tamamlayan ay şeklindeki havuza yukarıdan bakılınca parıldayan ay yıldız.

Nasip oldu gördüm. Riyakârlıktan uzak, içten davranan, geçmişinde bizi bilen, bu gün bizi arayan, gönülden seven dostları gördüm. Sokakta hanımı ve çocuğuyla yürüyen Boşnak bir ailenin Türk olduğumuzu öğrenince nasıl mutlu olduklarını gördüm, siz Türk deyince iltifat edildiğini hiç yaşadınız mı?

Camilerdeki minberlerin iki yanında aslı yeşil ay yıldızlı İslâm bayrağı ve Türk bayraklarını görmek onun altında namaza durmak bambaşka bir hazdı. Dışarıdaki yeşil ay yıldızlı bayraklarla donatılmış minarelerdeki ezan sesi, cami avlusundaki şadırvandaki su sesi hep tanıdık geliyordu.

Başçarşı’da gezerken kendinizi bedestenlerde, kapalı çarşılarda, hissediyorsunuz. Kahvehanelerin adı değişse de kahve kültürü tüm inceliğiyle devam ediyor. O kahve kokularını buram buram alıyorsunuz. Acı kahvenin yanındaki Türk lokumunu andıran, Boşnak lokumu bir başka güzellik katıyor kahveye, insana tanıdık geliyor kokusu, kahvesi, fesi, tası.

Saraybosna’da Başçarşı meydanındaki sebil çeşme. Bosna’yla o kadar özdeşleşmiş ki, Mostar’dan sonra her resimde o var. Soğuk suyuyla içenleri ferahlatan bu çeşme Vali Hacı Mustafa Paşa tarafından 1753 yılında İstanbul’daki çeşmelerden esinlenerek yaptırılmış. Aynısını Bosna anısına Malatya Belediyesi şehir merkezinde yaptı, kandillerde, Ramazan’da bu sebil çeşmeden şerbet akıyor.

Akşamın geç vaktinde gideceğimiz yeri iyi anlatamamış olmalıyız ki bindiğimiz taksi şoförü yolu şaşırdı ara sokaklarda epeyce dolaştık. Şoför taksi metreyi kapattı, biz neden kapattığını sorduğumuzda, “Bu benim hatam ve bundan fazlasını alamam haram.” dedi. Bu davranışından sonra daha fazla para vermek istedik almadı, her ısrarımız da “haram, haram” dedi. Çok etkilenmiştim, inanarak yaşamak mutlu ve huzurlu olmanın temeliydi. Samimiydi, inanmıştı, inandıkları içinde savaşı kazanmışlardı. İnandığı gibide yaşıyordu. Sivaslı İhramcızade İsmail Hakkı Toprak Efendi’nin bir sözü, bir öğüdü vardır alana “Oğul sen ne osun, ne busun, muamelen neyse sen osun.” İşte örneği...

Bosna Hersek’in başkenti Saraybosna’da “Somuncu Baba ve Hulûsi Efendi” konulu panel düzenlendi. Bu yurtdışında yapılan ilk Somuncu Baba ve Hulûsi Efendi etkinliğiydi.

Panelde konuşan Eski Meclis Başkanı Prof. Dr. Denis Zvizcic’in öne çıkan anlatımları şunlardı; “Biz İslâm’ın en batısıyız. Burada Müslümanlar yaşamak için devamlı savaşmışlar. Bosna 1463 yılında Fatih Sultan Mehmet tarafından fethedildi. Din ve sosyal adalet Bosna’da yaşayan halkı kısa sürede kendine çekti. İslâm kısa sürede yayıldı. Bosna’nın manevî irşadında Fatih’in hocası Akşemseddin vardı ve Somuncu Baba’nın talebesiydi. Bu gün buraya Saraybosna’ya Somuncu Baba’nın torunu teşrif ettiler. Bunda bir hikmet aramak gerekir. Bu gün 130 yıl sonra bizim ayrılığımızın sonu geldi.” diyordu.

Saraybosna Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Görevlisi Doç. Dr. Samir Begleroviç, sempozyumda Osman Hulûsi Efendi’nin dört önemli eserinden bahsetti. Meraklandım acaba benim bilmediğim duymadığım üç eser dışında dördüncü eser neydi? Eserleri tek tek tanımladı, dördüncü eseri için “İnsanlığa nasihatidir.” dedi ki, o zaman bir başka baktım Nasihat’e. Her şeyin özetiydi Nasihat, kul tanımının, kulluk tanımının özüydü. Demek ki bazı şeyler uzaktan çok net gözüküyor.

Bosna bir yazıda anlatılmazdı.