Cemil Gülseren


Akıl insanlar denilince


Âkıl insanlar denilince

Özellikle yanlış yazılıp söylenen “âkil” kelimesinin anlamını bir verelim sonra da tebessüm mü edersiniz düzeltir misiniz orası sizin bileceğiniz bir husus. Âkil: Arapça ekl’den gelir. Uzun elif-kef ve lam harflerinden oluşur. Ekleden, yiyen demektir. (müennesi-dişilik ifade edeni ise âkile’dir.  Kamuoyunun konuştuğu ise âkıl’dır. Ayın-elif-kaf ve lam’dan ibarettir. Akıllı kimse anlamına gelir. (Müennesi ise âkıle’dir. Akıllı kadın demektir.) Bizim akil değil âkıl insana ihtiyacımız var. Öbürü yiyici anlamına gelir ki vallahi barışı da yer onlar barışmak isteyenleri de. Hele de yemeye alışmışlarsa.

İki nasihat arasında

Hayhuyla geçen ömrün nasihatla arası nasıl olabilir ki? Heyheyleri üstünde birine söz kâr eder mi dersiniz? Heyhat ne çare! Deliye söz kâr etmez demezler mi?  Söz dinlemez, öğüt sevmez, nasihat kabul etmezsek demek ki biz zaten olmuşuz. Ne olmuşuz? Deli mi, akıllı mı? Ben deliyim diyene henüz rastlamadım. Değmeyin keyfimize. Söz adama söylenir. Şöyle de denilebilir: Adam olan söz dinler. “Söz”ün söz edildiği cümleler, deyimler, atasözleri, darbımeseller, hazırcevaplar, maniler, ninniler, türküler derlense bir antoloji olur mu? Pekâlâ olur.  Halka ulaşanlarsa halkın hizmetinde, Hakkın yolunda olanlardır. Onlar ki “Halka Hizmet Hakka Hizmettir.”  İnancının heyecanı ve inancıyla dolu doludurlar. Gelelim asırları aşıp gelen hemen herkesin bildiği, benimsediği sevdiği nasihatlara. En bilineni  “ Ey Oğul!”  diye başlayan o ünlü nasihat Şeyh Edebali’nin Osman Bey’e seslenişidir. Onun şahsında devletin başına geçecek diğer zevata da sesleniştir. Sultanlar da hisselerini almışlardır. Ne zaman ki çizgiden çıkılmıştır, dağılma, gerileme ve yıkılma kaçınılmaz olmuştur.

Şeyh Edebali’yi getirin Âkıl İnsanların başına koyun. –Mesela dedik.- Başta Başbakanımız olmak üzere sorumluluk sahibi herkese seslenir:

 “…Bundan sonra öfke bize, uysallık sana… Güceniklik bize, gönül almak sana… Suçlamak bize, katlanmak sana… Adalet sana, bağışlamak sana, bütünlemek sana, uyarmak sana yakışır… Unutma ki yüksek yer tutanlar aşağıdakiler kadar  emniyette değildir. Ululanma…” diyerek cesaretini, yiğitliğini, haklılığını ortaya koy der Osman Bey’e. O Edebali ki dosttur. Hak dostudur, gün görmüştür. O Osman Bey de öyle beydir ki söz tutmuştur, devlet kurmuştur, iz sürmüştür. Nam salmıştır, düşte gördüğü çınar gerçekte de dünyaya kök salmıştır. Sen de kim oluyorsun dememiştir. Deli dolu Osman, bey olmuştur. Osman Bey olmuştur.  Nasihat yerini bulmuştur. Söylenmiştir, alınmıştır.

İkinci nasihat ise Darendeli Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi’nin İNSANLIĞA NASİHATI’dır. UNESCO’nun duvarına asılacak kadar anlamlı yüzbinlerin bildiği, baş köşelere çerçevelenip asılan bu nasihatı da Âkıl İnsanlarımız bir kez olsun keşke okusalar. Yendik, sindirdik, ezdik, bitirdik, böldük, parçaladık söylemleri arasında sulh mu sağlarsınız, barış mı sunarsınız hep beraber göreceğiz. Dünya izliyor, millet bekliyor. Artık söz bitsin, lafta kalmasın. Gönüller yıkılmasın, milletin gözyaşı dinsin lakin şehitlerin de kemikleri sızlamasın. Vicdanlar kanamasın. Bu yıllar tarihe geçecek ama nasıl?!...

 

İşte O NASİHAT:

Âlemi sen kendinin kölesi, kulu sanma / Sen Hak için âlemin kölesi ol, kulu ol.

  Nefsin hevâsı ile mağrur olup aldanma / Yüzüne bassın kadem; her ayağın yolu ol.

(heva: istek, arzu. Kadem: ayak) Nefsin arzusu ile gururlanma, büyüklenme.

 

Garazsız hem ivazsız hizmet et her canlıya / Kimsesizin, düşkünün ayağı ol, eli ol.

(Garaz: Kötü niyet, kin. İvaz: düşmanlık, bedel, karşılık; ödün.) Kin gütmeden, karşılık beklemeden, art niyet taşımadan hizmet et her canlıya…

 

Allah için herkese hürmet et de sev,  sevil / Her göze diken olma, sümbülü ol, gülü ol.

İncitme sen kimseyi, kimseye incinme hem / Güler yüzlü, tatlı dil, her ağızın balı ol.

Nefsine yan çıkıp da Kâbe’yi yıksan dahi / İncitme, gönül yıkma; ger uslu ger deli ol.

(İster akıllı, ister deli ol ama gönül yıkma. Kâbe taştır yeniden yapılır ama gönül…)

 

Güneş gibi şefkatli, yer gibi tevazulu / Su gibi sahâvetli, merhametle dolu ol.

 (sahâvet: cömertlik, elaçıklığı. Tevâzu: alçakgönüllülük.) Güneş gibi sıcak ve herkesi kucaklayan, ısıtan, aydınlatan; yer gibi herşeyi içine alan, kabul eden, su gibi de bol, eli açık merhametli ol.

 

Kim bu nasihata karşı olabilir ki?... İster deli ister akıllı. İnsan olan herkes önce insandır.