Cemil Gülseren


Her an herşey olabilir


Daha çok doktorların ağzına yakışan bu cümleyi zaman zaman duyarız. Seyrek de olsa, az da olsa duyarız işte. “Hazırlıklı olun.” İnsanın dünyasını değiştirmesi elbet kendi elinde değil. İnsanın görevi yaşamaktır. Şairler de der, Allah dostları da der, bilgeler pek demese de “Neylersin ölüm herkesin başında uyudun, uyanamadın. Kim bilir nerede nasıl kaç yaşında…”

Hastanın durumu kritiktir. Yakınlarına şöyle cevap verir doktorumuz: Hastamız ya ölür, ya yaşar. Fıkra gibi değil mi? Bunun için mi onca yıl tıp okudun diye sormayın sakın. İşte en kati gerçek sonunda. Doğarken ölümü de beraberinde getirmiyor muyuz? Er geç her can tadacak değil mi?

Ruhunuz mu görüyor düşü? Beden değil o belli. Yoksa değil mi? Ruh, siz uyuyunca ne yapıyor? Donuyor mu? Çıkıyor mu? O da uyumuyor ya…

Uyku yarı ölümdür derler, bense uyku ölümün özetidir derim. Özü, esası. Rüyayı da sorgu sual gibi düşlemişimdir. Ve uyanırsın bir zaman. Hayat böyledir işte. Bir varsın bir yok.  Yani misal, ölünce uyku hali gibi azaplar, sorgular, sualler, uçmaklar, bahçeler, eşler, dostlar sen yataktasın ama bütün bunları düşünde görüyorsun işte.

Mevlana der ki: “Vücut ana gibi ruha gebedir. Ölüm ruhun doğumudur.” Onun içindir ki Mevlana’nın ölümü “Şeb-i arus” olarak anılır.  Yani düğün gecesi. Ruh o gün doğuyor. Ruh o gün Rabbine vasıl oluyor. Niye korkuyorsun ki; niye, niye, niye dünyadan kurtuldu gitti işte. Telâşe bitti, dert bitti, laf bitti, söz bitti, geçim yok, seçim yok, mal yok, mülk yok. Hepsi size kaldı. Yunus’un dediği gibi kalanlar oyalansın. Yoksa canları mı sıkılır? Canları mı daralır? Gidene hoş, kalan düşünsün.

Gitmeden hep isteriz, dua ederiz. Herkes umar cenneti… Gönüllü, koşa koşa, seve seve cehennemi arzu edene rastlamadım ben. Umut işte.

-       Efendim cennete gitmek için ne yapmak lazımdır?

-       Önce ölmeniz gerekir.

Tasavvuf ehli burada devreye girer ve der ki; “Ölmeden önce ölünüz.” Dinin gereğini yaşamadan erenlerin halini yaşatmak ne mümkün? Ölmek ne ki? Biz yaşamayı göze almışız. Cehennemi kimse istemez istemesine de aklımıza getirir miyiz? Ateşe, yanan çakmağa ne denli dokunabilirsin ki?.. Cehennemle ilgili yaklaşımların en ibretlisi, uyarıların en etkilisi ise; “Cehennemde odun yoktur dünyadan siz götürürsünüz.” cümlesidir. “Ateşe dayanabileceğin kadar günah işle” deniliyor o zaman.

Dünyada kiminle isen, ne ile meşgulsen öteki âlemde de onunlasın demektir.

Şeyh Şibli Hazretlerinin ifadesiyle; “Kabirde Allahu Teâlâ o kadar çok sual sormaz. O sorar ki! Ey kulum! Ben seninleydim, sen kiminleydin?” Gerisi ayrıntı.

İki dünyanın da huzuru için, Es-Seyyid Osman Hulusi Efendi bir beytinde şöyle demektedir. “Ehiller ile konuş ta ki ehil olasın / Seni yoldan çıkarır, derilme yobaz ile.” Yani “Ördek ördek ile derilir, kaz kaz ile.” Arife tarif ne gerek dememek gerek. Yerleşim yerlerinin girişi ve çıkışlarına mezarlıkların konuşlandırılması boşuna değil. Sadece, unutmayın burası da gelinecek son mekândır hatırlayın anlamında.

Ölüm ölüm dediğin nedir ki canlar biz zoru seçmişiz. Biz yaşamaya çalışıyoruz. Ölüm bir kez gelir kapına. Açarsın ve gidersin. Geridekiler düşünsün nasıl yaşanır, gidene ne? Kalanlara yine denilecek: “Her an her şey olabilir.” Ama yaşadığın sürece.

                                                          *   *   *

Bu yazıyı yazmaya başladığımda annem sağdı. Yoğun bakımda idi. Dualarla yaşıyordu. Yazının sonunda artık annem dünyasını değişti. (27 Ocak 2013) İşte her an her şey olabilir dedikleri buymuş demek ki…

Annemi dualarla uğurladık. Hastalığı süresince arayan, ilgilenen herkesten Allah razı olsun. Nur içinde yat annem. Ruhun şad olsun. Mekanın cennet olsun…