M. Nazmi Değirmenci


Buda bizim artımız


Osmaniye’de elinde beyaz bastonuyla otobüsün ön kapısından giren bey, yanıma oturdu. Pardösüsünün sağ cebinden çıkardığı telefonu, çok pratik bir şekilde tuşladı, telefonu açan sanırım hanımıydı, ona otobüse bindiğini, her şeyin yolunda olduğunu, ineceği saati söyledi. Bu defa sol cebinden çıkardığı ikinci bir telefonu tuşladı ve karşıdakine yapması gereken görevleri sıraladı. İnternet üzerinden bankalar arası nakit transferi ile ödemelerin yapılmasını istedi, birine izin vermesini, malların teslimini sordu ve anlattı. Hayran hayran izledim. Yola çıkmıştık bana dönerek “Bu otobüs nereden geliyor?” dedi. “Malatya’dan” dedim. “Bana Malatya’yı anlatır mısınız, soğuk oluyor mu, kar çok yağar mı?”, deyince, anlatmaya çalıştım.  Sonra, “Niye sorduğumu merak etmediniz mi?” dedi, anladım ki benimle konuşmak istiyor. “Merakta etmedim desem yanlış olur” dedim. Başladı anlatmaya, merkezi İstanbul’da bulunan görme engelliler derneklerinden birinin başkanıymış. Aktif bir dernekçilik faaliyeti yürütüyorlarmış. Okul öncesi eğitim materyalleri üreten bir işletmeleri varmış, otuza yakın görme engeli arkadaşı çalışıyormuş, hem üretip hem pazarlıyorlarmış, Osmaniye’ye onun için gelmiş, Malatya’yı da onun için sormuş, internet ortamında uluslararası katılımla sohbet odaları kurmuşlar, dünyanın çeşitli ülkelerinden yüzlerce üyeleri varmış. Kısa bir süre önce evlenip Mersin’e yerleşmiş aktif yöneticiliğe buradan devam ediyormuş.

Yaşamayı çok sevdiğini söyledi. Mutlu üretken bir yaşamdan bahsetti, öz eleştiri yaptı, gerçeklerden kaçınılmaması gerektiğini, engelli yaşamın birinci önceliğinin, mevcut özrü kabullenmek olduğunu, kendi yaşamından örneklerle anlattı. Lise ikinci sınıfa kadar görüyormuş, sonrasında yavaş, yavaş görme kaybı artmış. Önceleri çevresine bunu belli etmemeye çalışmış, görmese de görüyor gibi davranmış ve bir gün otobüsten düşmüş ve aylarca yatmış. “O zaman anladım” diyordu, “Engelimi saklamama gerek yoktu. Bu benim için yaşamın bir parçasıydı, hayatımı bununla güzelleştirmem gerekiyordu, bunu kabullenmek birinci önceliğimdi ve öyle yaptım. Şu anda böyle mutluyum.”

İstanbul’da gözleri açık ama görme fonksiyonu olmayan bir engelli arkadaşım, toplu taşıma aracında seyahat ederken, ister istemez sabit bir noktaya bakar. Tesadüf baktığı noktada bir bayan bulunmaktadır, bayanın eşi bu durumdan rahatsız olur. Bir müddet sonra kalkar gelir ve görme engelli arkadaşa hakaret eder ve vurur. Arkadaşım “Ben görme engeliyim” dese de iş işten geçmiştir. Yapacak bir şey yoktur, herkes üzüntülüdür. Bayanın eşi kahrolur defaten özür diler, vicdanen rahatsızdır, helalleşmek üzere bir kaç kez onun üyesi olduğu derneğe gelir. Burada önemli bir öz eleştiri yaparak hatanın aslında engelli arkadaşta olduğunu söylüyordu. “Engelli olduğumuzu çevremiz bilmeli, elimizden beyaz bastonu bırakmamalıyız, bu bizim olduğu kadar çevremize de kolaylık sağlar. Onun için kabullenmek, engelimizle yaşamak, hem de mutlu yaşamak zorundayız.” diyordu. Bir ara “Sizinle alakalı bir tahminde bulunayım, siz ya avukat ya öğretmensiniz” dedi, nedenini sordum, “Konuşmalarınız tane tane karşıdakinin anlamasını bekler gibi bir haliniz var, umarım yanılmadım” doğru tahminini söyleyince de mutlu oldu, “Bu da bizim artımız” dedi.

Küçük şeylerle mutlu olmak bence büyük kazanç, onun için hayatımızda yaşam standartlarımızı mümkün mertebe yükseltmeyelim, onu devam ettirmek zor olabilir.

Hulûsi Efendi Vakfı, sosyal bir sorumluluk içinde Darende Somuncu Baba Külliyesinde mavi kapak kampanyası başlatmıştı, büyük ilgi gördü. Gençler ve çocuklar en önde, bu çalışmada plastik mavi kapaklar pırıl pırıl bir sevgiyle toplanıp, çok sayıdaki insanı ve yürekleri mutlu etti. Sevgi, merhamet hizmet katarı onlarca gönüle uğradı. Hani devamlı yazıp söylüyoruz ya, “Mutlu ederken mutlu olmak” bu ne güzel bir kazanım, ne güzel bir haslet… Önemli olan çocukların ortak çabaları, aynı amaca hizmet etmeleri, aynı projede çalışanlar, aynı sofraya oturanlar, aynı ekmeği paylaşanlar, kavga etmezler. Kapaklar toplandı, akülü araç geldi, sahibine teslim edildi.

Bu günlerde Toplum Destekli Polisler ve Darende Eğitim Kurumları başlatmış kampanyayı. Bu defa mavi kapaklar okula Toplum olarak engelli bireylere bakış açımız, her geçen gün pozitif yönde gelişmekte, bütün arkadaşların geride bıraktığımız “Dünya Engelliler Günü” kutluyor, yeni yılın sevgi, hoşgörü ve engelsiz bir yaşam olmasını temenni ediyorum.