M. Nazmi Değirmenci


Osman Hulusi Efendi’nin ikram sofrası


Türkiye’nin dört bir tarafından sabahın seherinde Gaziantep’e Kahramanmaraş’a gelip, saatlerce paneli bekleyenler, Somuncu Baba’nın Osman Hulûsi Efendi’nin ikram sofrasındaki yerini alma gayretinde, muhabbetindeydi. O kadar kalabalık olmasına rağmen izdiham yok, herkes tanıdık gibiydi, o ana kadar hiç görmese de, görüşmese de, bir tanışıklık vardı yüzlerinde, tebessümlerinde. Dışarıdan gözlenen müthiş bir uyum, dolan salonlar, sinevizyonla dışarıda paneli izleyenler, bir şeyi bulmanın, bir şeye ulaşmanın, bir şeye kavuşmanın sevincindeydiler. O neydi? Bence aşk ve sevgi… İşte onu arayanlar, onu özleyenler, onu yaşayanlar, ordaydı.

Maneviyat erlerini anlamak için, onlar gibi yaşamak ve tavsiyelerine uymak lazımdır. Hizmet için de aşkla yoğrulmuş bir sevgi gereklidir. Sevgi hayatımızın bütün evrelerini kaplayan, kuşatan, aktif bir hayat düsturudur. Niyetin güzelliği sevgi ile vücut bulur. Düşüncenin gerçekliği sevgi ile kâmil olur, davranışların olgunluğu sevgi ile şekil alır. Çünkü sevgi yaşandıkça, paylaştıkça herkes tarafından hissedilir, kabul görür. Bu duyguları yoğun yaşayabilenler, bütün varlığa hizmet için seferber olmuşlar, diyordu konuşmacı. Sevgiyi anlatan bu güzel cümlelerle başladı Gaziantep, Kahramanmaraş panelleri… Gönüller pürneşeydi, yüreklerdeki coşku o kadar içtendi ki, imrenerek baktım.

Prof. Dr. Ali Akpınar, ‘Sadıklarla beraber olunuz’ ayetindeki ‘Sadıklar’ı tanımlarken o kadar güzel anlattı ki, Somuncu Baba’yı, Osman Hulûsi Efendi’yi, o zaman gönlüme Dîvân-ı Hulûsi’deki şu beyitler geldi:

 

Bu gözlerim ermek diler

Didarını görmek diler

Payine yüz sürmek diler

Ey yâri sadık yâri yar.

 

“Allah, sevdiği kullarını insanlara sevdirir, örneği bugün burada diyordu” Sayın Akpınar. Neden Firavun’un paneli, sempozyumu yapılmıyor, arayanı özleyeni niçin yok diye soruyor, ardından da gönüllere hizmet etmek gerekir diyordu. Bunu da Dîvân’ında ne güzel anlatmıştır Hulûsi Efendi.

 

Hulûsi istersen rıza, gönüllere sen hizmet et

Kıblegâh-ı esrâr olur âşıkların gönülleri

 

Uzman tarihçi Resul Kesenceli de İstanbul’un fethinin gizli mimarı Somuncu Baba Hazretleri olduğunu söylerken Hacı Bayram-ı Veli’den Akşemseddin’e, Üftade Hazretlerinden Aziz Mahmut Hüdayi Hazretlerine kadar Osmanlı coğrafyasında yeni dünya düzeninin gelişmesindeki büyük etkilerini, talebelerini, anlattı. Somuncu Baba’nın evlatlarından bahsetti. Somuncu Baba’nın soyundan gelen Ahmed-i Veli Hazretleri’ni anlattı, ilk kez duydum. 4. Murat Bağdat seferine giderken Darende’ye uğrar, Somuncu Baba’nın soyundan gelen Ahmed-i Veli Hazretlerini ziyaret eder ve bir nasihat ister. Ahmed-i Veli Hazretleri, “Hünkârım akşamın işini sabaha bırakma” der. Ve bir ibrik hediye eder. Ordu Bağdat önlerine gelir akşam vakti girmiş, 4. Murat taarruz emri için sabahı beklemektedir. Akşam namazı için abdest almak üzere ‘ibrik’ gelir, ibriğin kapağını kaldırır ki kapağın altında bir yazı okur. Orada Ahmed-i Veli Hazretlerinin tavsiyesi yazılıdır, “Akşamın işini sabaha bırakma.” Hemen taarruz emri verilir ve Bağdat feth olur.         

Bu yüce veliler olmasa, ne Selçuklu olurdu, ne de Osmanlı... Anadolu’yu İslamlaştıran, Orhan Gazi’yi şah­landıran, Fatih’in, Yavuz’un, Murad’ın adını tarihe altın harflerle yazdıran; Şeyh Edebali, Şeyh Hamid-i Veli, Hacı Bayram-ı Veli ve Akşemseddin’lerdir. İnanıyorum ki, 21`nci asırda bu silsilenin evlatları, geçmiş tarihimizdeki gibi milletimizin yücelmesine ışık tutan hizmetleri devam ettireceklerdir. Dün Osman Hulûsi Efendi, bugün Hamit Hamidettin Ateş Efendi. Somuncu Baba Hazretlerinin şu beyitleri bunun ne güzel ispatıdır:                  

 

Bizim Gülşen de ki güller

Dururlar taze, solmazlar

Hazan olup dökülmezler

Zemistanı bahar olmaz                                                                                                 

 

Bu tür etkinlikler Os­man Hulûsi Efendinin irfan sofra­sında ki gö­nül ikramındandı alanlara, alıp yaşayabilenlere ne mutlu…