M. Nazmi Değirmenci


Okumak, değişim ve sınav


‘Sınav stresi, sınav kaygısı’ konulu TV programları yapmak ve öğrenci seminerleri vermek için gelmişti,  Uluslararası Kıbrıs Üniversitesi Psikoloji Bölüm Başkanı Sayın Doç. Dr. Ozansel Uğurlu.  Çok güzel anlattı sınav kaygılarımızı, stresimizi. Sınav oyun kabul edilmeli diyordu Sayın Uğurlu. Her soruyu sürpriz bir paket olarak açmalı, sınavı eğlenceli bir oyuna dönüştürmeli. Sınavı canavar yapmaya gerek yoktur. Bunu büyütürseniz yenemezsiniz. Korkmayın, korktuğunuzu belli etmeyin. Sınav, günlük rutin hayatınızın bir parçası olmalı, böyle kabullenmelisiniz. Sınav günü, sınav öncesinde farklı olmak, fazlaca ilgi,  sınav stresini artırır diyordu. Sınav arifesinde bol oksijenli yerlere gitmek, farklı bir kahvaltı yapmak, akşamında telefonla başarı dileklerini kabul etmek, yani farklı muamele gösterilmesinin yanlışlığını vurguluyordu. Sınava giderken rutin, aynı yolu, aynı aracı, aynı kahvaltıyı, öneriyordu. Oysa biz ailelere bir bakın tam tersi bir uygulama içindeyiz. Başka bir öğüdü vardı ki bu çok önemliydi, ‘Sınav sizlerin iyi bir insan olduğunuzu ölçen bir araç değildir.’

Akademisyen bir yakın dostum fen lisesini kazanan kızı için şunları söylüyordu: “Sınav kazanacağına umudum yoktu. Benim gibi öğretmenlerine de sürpriz oldu. Onlar da beklemiyorlarmış. Sordular, farklı bir çalışmamı yaptınız ders mi aldırdınız? Hayır dedim.  Ama kızımın farklı bir yanı vardı. O da çok okuması ve okumayı çok sevmesiydi. Kitaplar onun arkadaşıydı. Ne bulursa, ne olursa okurdu. Okuma onu dinlendirir, elinden kitabı eksik olmazdı.” Ülkemizdeki sınavlar hangi düzeyde olursa olsun bilgi ölçen değil, bilgiye ulaşma ve okuduğunu anlamaya yönelik sınavlardır ve bu sınav yönergesinde büyük puntolarla yazılıdır. Bu kazanım uzun soluklu bir okuma egzersizi sonucunda oluşur,  o halde kendimize özgü öğrenme programı belirlerken okuma ağırlıklı bir yöntem belirlenmelidir.  Kitaplarla beraber olmak size değer verip, dinleyen bir dost, arkadaşla beraber olmak gibidir. Kitap bir aşktır,  Okumak kişiyi amacına ulaştıran en kesin yoldur.

Çocukluğumdan beri kitap biriktirdim. Mütevazı bir kütüphanem oldu. Zaman zaman kitaplarımı karıştırırım. Kitap kokusu güzel gelir bana. Kafamı boşaltmak, stresimi atmak, günü, ayı, yılı değerlendirmek adına sık sık dostlarımla, yani kitaplarımla beraber olurum. İnsanlar okuma egzersizini farklı mekânlarda farklı şekillerde yaparlar. Otobüste, gemide bahçede, okulda, evde, yatakta… Bende elimde kalemimle okurum, kitaplarda yazara katılmadığım bölümleri çizer yanına kendi görüşlerimi, gerekçeleri yazarım. Kitap bittiğinde baş sayfasına yer ve tarih belirten bir not yazarım. Yıllar sonra bu okuduğum kitapları tekrar karıştırır sayfalarda yazdığım notları tekrar gözden geçiririm. Zamanla görüşlerimin değiştiğini görürüm. Yaşadığım değişim çevreyle, arkadaşlıkla, yaşla, bulunduğum mekânla değişkenlik gösterir. Değişimden korkmam, tekrar ikinci bir not daha yazarım. Bu okudukça, gördükçe, dinledikçe gelişen bir süreç, davranış güzelliği, sabır ve hoş görü zenginliği…

Bugün bitirdiğim kitapta alışılmışın dışında beğendiğim yerleri çizdim. Kitabı bitirdiğimde baktım ki kitabın çoğu çizilmiş. Kitap yöneticilik üzerine yazılmıştı. Çok önemsediğim birkaç cümleyi sizlerle paylaşmak istiyorum.

Kitaba göre hepimiz yöneticiydik evde iş yerine hayatın her aşamasında. Yönetiyoruz, yönetiliyoruz.

- İnsanın önemli olmadığı hiçbir şey önemli değildir.

- Bana ne kadar değer verdiğini görmedikçe, bende senin, ne kadar makam, şöhret, rütbe sahibi olduğunu görmüyorum.

- Eğer kendi doğrularınızda ısrar eder, başkalarının doğrularına saygı göstermez, tartışıp, eleştirip, muhataplarınızı küçük düşürürseniz en sevdiğiniz insanları kendinize rakip ya da düşman etmenin en kestirme yolunu denemiş olursunuz.