Cemil Gülseren


Dostun uzaklığı


Dost uzak mı olur? Dost dediğin yanında, yakınında gerek. Reklamlarda kulağımıza takılır; bir telefon kadar yakın… Neye yakın neye uzağız ayrı bir konu lakin cep telefonu, twitter, facebook gibi gözde iletişim araçlarıyla iç içeyiz. İnternetin ve telefonun gerçek arkadaşlarla muhabbetin yerini tutamayacağını düşünüyorum. Aksini ileri sürenler kolaya kaçıyor ya da gerçeklerden kaçıyor. Gerçek dostlarla yersiniz, içersiniz, sohbet edersiniz, dertleşirsiniz, içinizi açarsınız. Ha bu arada dostla arkadaşı da aynı göremeyiz. Okuldaki, sınıftaki herkes arkadaştır. Adı üstünde sınıf arkadaşım dersiniz, asker arkadaşı, iş arkadaşı da bu bağlamda düşünülür. İçlerinden pek azını müstesna bir yere koyarsınız. İşte dostlar onlar arasından seçilir. Arkadaşı hazır bulursun, dost seçilir. Bu arada samimiyet için süre geçmesi lazım. Çarçabuk içli dışlı olunmaz. Olursa da birdenbire de biter gider.

Dr. Mehmet Öz’ün “F” vitamini olarak adlandırdığı (Friendship: Dostluk-Arkadaşlık)ın insanı gençleştirdiğini söylemesi sanırım ilginizi çekecektir. Özellikle orta yaş üstü için mutlaka dikkate alınması gerekir. Buyurun Dr. Öz’ün sözleri: “Güçlü sosyal iletişim içinde olanlarda depresyona girme ve ölümcül krizlerin oluşma riski azalıyor. Bu sayede stresten uzak bir yaşamınız olur. Dostluğun sıcaklığıyla, gergin olduğunuz zamanlarda bile kan damarlarında pıhtılaşma ve kalp krizi geçirme riskiniz yüzde 50 azalır.” Bitmedi, dost arkadaş ortamının tansiyonu da düzenlediği, unutkanlığı da önlediğini ileri sürüyor Sayın Öz. Bu satırları yazarken gözümün önüne buharlı bir sahne geldi. Buharlı dedim çünkü memleketim Darende’de çok yaygın semaver geleneği vardır. Saatler süren semaver başı sohbetlerde bardak sayılmaz, belki demlik… Saate bakılmaz. Kaydı kuydu olan gelemez oraya zaten. Bu mecliste arkadaşın seninle konuşurken kafası kasasında ise geç onu. Hatta sil gitsin. Sen ki öylesini bilemiyorsun sana dost da layık değil hem de. Gönül insanı şıp diye tanır gönül dostunu. Adı Mecnunlar değil aklı Mecnunlar anlar bu sohbetin kıymetini. Malatya Ağızları üzerine derleme yaptığım zaman Darende-Şuğul Köyünden Apo Hacemmi ile Gedikağzı Köyünden Kara Dayı (Hacı Mustafa Çetin)’nın hatıralarını dinlerken belgeseli çekilecek o sahneyi kısaca nakledeyim size: Balaban’dan Şamil (Yaz) Dayı ve arkadaşları sohbet ederlerken birden gönüllerine Yenice’deki bu arkadaşları düşer. Düşer ama sormayın bir özlem, bir aşk, bir şevk. Ben anlatamam. Netice o zamanın hükmünde semaverler şimdiki gibi elektrikli değil kömürlü ve canlı canlı ateşli. Kucakladıkları gibi atın sırtına sarıp sarmalıyorlar. At sırtında Balaban’dan Yenice’nin yolunu tutuyorlar. Yol şimdiki düz yol değil. Dere tepe aşıyorsun. İnişli çıkışlı 7-8 km. uzaklıkta bir yol. O vuslatı, o muhabbeti varın siz hayal edin. Onların hepsi dünyalarını değiştirdiler. Ancak şu beytin hakkını vererek, anlayarak ve dahi yaşayarak gittiler. Hepsine rahmet olsun.

İşte o beyt:

“Er geç bir gün bu cem’iyyet-i âlem dağılır

Yâr ile sürdüceğin dem, içdiğin bâde kalır.”  

- Es-Seyyid Osman Hulûsi Ateş-

 

Şimdi her yer, yol; herkesin çifter çifter arabası var. Bir de cep telefonları, bir de elektrikli semaverler. Hani sohbet? Hani o muhabbet? Hani o sıcaklık? Varlık çok gönül yok.

Arkadaşlık bu işte. Özleyince varacaksın. Kalkacaksın yerinden kavuşacaksın dostuna. Bulursanız böylesini kaçırmayın derim. Şimdi sallama çayla sohbet de olmuyor kaldı ki. Her şey sallama olmuş. Sevgisini, sırrını dostlarla paylaşamayanların sayısı hızla çoğalıyor. Sıkıntılar da öyle. İçinde onlar büyüyor ve sen sıkıntıdan adeta patlıyorsun. Buna negatif enerji diyorlarmış. Pozitif enerji vereni de çevrenizde bulursunuz. İp ucu vereyim birazcık: Hep güler yüzlüdür, mutlu olmasını bilir. Canlı, neşelidir. İnançlı ve azimlidir. Umudunu yitirmez. Yanındayken sıkılmazsın. Kendini öne çıkarmaz. Hatta saklar bile. Tahammüllü, iletişime açık uzlaştırıcı özelliklere sahiptir. Bu özellikler var olduğuna göre bunlarla bezenmiş de vardır. Olmalı değil mi? Bulursanız takdir edici olun. Alıngan değil anlayışlı olmak bizi onlara yaklaştırır. Şimdi kendinizi sınayın bir de:

İçli dışlı olduğunuz biri var mı? Diyelim var. Oturunca mesafeniz 30-40 cm. ise doğrudur. 40 ila 80 cm. mesafe ile oturuyorsanız ancak samimisiniz demektir. 1 ila 2 metrelik mesafede duruyorsanız sosyal bir insansınız hepsi o kadar. 2 metreden uzaksanız size yabancıdır öbürü. Siz de ona. Dostluğun mesafesi mi olurmuş demeyin. Yan yana, diz dize oturduklarınızı düşünün. Mesela canım. İyinin iyisi olduğu gibi etrafınızda beş para etmezler de olacaktır. Kimi dost incinir belli etmez. Kimi bilerek incitmez. Dîvân-ı Hulûsî-i Dârendevî’de öyle veciz ifade edilmişken bizim yaptığımız sözü uzatmak olur ancak:

“İncitme sen kimseyi, kimseye incinme hem

Güler yüzlü, tatlı dil her ağzın balı ol

Nefsine yan çıkıp da Kâbe’yi yıksan dahi

İncitme, gönül yıkma; ger uslu ger deli ol”

Öte geçeye ‘öbür âleme’ götürebildiklerin seninledir. Bu değişmeyeceğine göre orayla mesafen ne kadar? Sen nereye yakınsın, kime uzaksın?