M. Nazmi Değirmenci


Okuyucu pazar, gazete pazarlayıcı olmamalı


Editör aylar öncesinden söylemişti gazetenin tamamının renkli çıkacağını, hatta Ocak yazımda küçükte olsa bu konuya değinmemi rica etti. ‘Görselliği ön plana çıkmış gazetelere karşı olduğumu’ sanırım bilmiyordu. Gazetenin tamamının renkli çıkması okuyucuya ne sağlar, gazetecilik çizgisine ne katkı yapar tartışılır. Okuyucu artar mı, tirajı yükselir mi, yoksa reklamcılık öne mi çıkar? Zaman gösterir. Mali getirisini artırmak gazetecilik başarısı olarak görülmemelidir. Bunun hangi kaynaktan sağlandığı önemlidir. Darende Haber olarak okuyucuyu artırıp, daha fazla insana ulaşabiliyorsak başarılıyızdır. Bu gün TV’de reyting, gazetede tiraj, başarı göstergesi bu olmalı ve gazetemiz gelişim grafiğini bu mantıkla yapmalıdır.

Ülkede büyük küçük bütün gazeteler ranta, reklama alet oldular, bu yerel gazetelere örnek oldu, emsaller teşkil etti, bu işin yolu yöntemi kuralı bu zannedildi. Bakın okuyucu pazar, gazete pazarlayıcı değildir, olmamalı. Gazetecilik, habercilik misyonundan ayrılmadan çalışılmalı. Unutulmamalı ki okuyucu doğru ve güvenilir haber, farklı yorum beklemektedir. Gazeteye inanmış, güvenmiş, onu çocuklarıyla eşiyle, dostuyla buluşturmuş bir okuyucuya insafsızca ticari meta olarak bakılamaz, bu ahlaki bir davranış değildir. Bilgilendirmek, teşvik etmek ayrı ayrı değerlendirilmeli, ölçü aşılmamalı. Ne olursa olsun, zararda edilse istikamet değişmemelidir. Reklam hiçbir zaman öncelik olmamalı.

Katıldığım bir seminerde konuşmacı şöyle başladı söze, “Akşam eve geldiğimde hanımım bir başka karşıladı beni, yüzü gülüyordu, neşesi yerinde bana iltifatlar yağdırıyordu, bende mutlu oldum, halimi hatırımı, işimi, arkadaşlarımı sordu. Evet, evde bugün farklı bir şey vardı veya olacaktı, bu açıkça belliydi. Salona baktım oğlan mı gelin mi torunlar mı geldi yok, kız il dışında omu geldi yok, misafir mi var oda yok, merakla beklemeye başladım haydi hayırlısı. Hanım sofrayı hazırlarken mutfaktan seslendi ‘bey şu gazeteye de abone olalım mı?’ Hanımın okuma isteği artmıştı, tereddütsüz ‘olur’ dedim, sevindim, bu eve alınacak ikinci gazete idi, olsun yeter ki hanım okusun. Akşam yemeği için sofraya oturduk. Hanım çorbayı dağıtmak üzere getirdiği tencereyi bana göstererek, ‘Bey işte o alacağımız gazetenin vereceği tencere var ya’, ‘evet’ ‘bunun aynısı ama biraz büyüğü’ dedi. Şaşkınlık içerisinde kaldım, her şey anlaşılmıştı, evdeki onlarca tencereye bir yenisi daha eklenecekti ve bunu gazete teşvik etmiş aslı görevini yerine getirmişti” İşte gazete tanımını buna indirgemeye hiç kimsenin hakkı yoktur. Gazete, gazete olduğu için alınmalı, aranmalı, tencere kapak için değil.

Malatya’nın basında kötü anıldığı dönemdi. ATV’de A Takımı programının yapımcısı Gazeteci Savaş Ay, Malatya’ya gelmişti katılımcılarla form mantığında bir söyleşi yaptı. Sonuna kadar dinleyici oldum, toparlarken programı, basını ve gazeteciliği bir cümleyle özetledi, “biz gazeteciler hep karanlık olan yerlere bakarız, karanlıkları görür karanlıkları yazarız ki, birileri duysun ve karanlıklar aydınlansın.’ Bu amaç hiç değişmemeli, O zaman yanımdaki arkadaşıma söylemiştim ‘söz değil, uygulama önemli’ diye… Öncesinde para alanlar sonrasında emir alırlar, emir edildiği gibi yazarlar, kısaca gazetenin renkli basılması okuyucular için olmalı, gazeteler kendilerini, okuyucular gazeteyi değerlendirirken bu tanıma bakmalıdır.

Umarım renkli basılınca Darende Haber yolunu yönünü değişmez okuyucusunu önemseyerek onlara uzun yıllar doğru ve seviyeli haber ve bilgi ulaştırır. 30 Yapraklı Gül Şehrinden onu sevenlere, onu sevenlerden 30 Yapraklı Gül Şehrine hayırlı haberler aktarır. Bu dileklerimle yeni renkli basımımız hayırlı olsun.