Musa Tektaş


Darendeli Hasan Rıza Paşa


Darendeli Hasan Rıza Paşa, önemli bir devlet adamıdır. Birçok belgenin Hasan Paşa adı ile kaydedilmiş olduğu görülmektedir. Ancak asıl adı Hasan Rıza’dır. Cebecizâde Mehmet Paşa’nın torunlarındandır. Hasan Rıza Paşa, Bursa-Kocaeli Mutasarrıflığı ile Halep ve Anadolu (Konya) Valiliği yapmıştır. Halep’de iken Zekeriyya (a.s.) Camii’ni tamir ettirmiştir[1]. Aynı devirde 18 Ocak 1823’de Halep Valiliğine tayin edildikten sonra, ceddi Cebecizâde Mehmet Paşa Kütüphanesi’ne her biri ayrı cüzler halinde bulunan bir takım yazma Kur’ân[2] ve kitaplar vakfetmiştir.

 

KİTAP VAKIFLARI

Kitap ya da Kur’an, vakfına cevaz verilen menkullerdendir ve eskiden beri süregelen vakıf türlerinden biridir. Diğer vakıflarda olduğu gibi bu vakıf türlerinde de esas olan gaye Allah’ın rızasını kazanmaktır. Görünen maddî amaç ise kitap okumak istediği halde parasızlık ya da diğer imkânsızlıklar nedeni ile kitaba ulaşamayanlara gereken imkânı sağlamaktır.

Kitap vakıflarının, vakfedilen kütüphaneden çıkarılıp çıkarılamayacağına dair İslâm hukukçuları arasında farklı görüşler ileri sürülmüştür. Bu nedenle kitap vakfiyelerinde kitabın ilgili kütüphaneden çıkarılamayacağı ya da dışarı çıkarılması halinde konulan şartları kaydedilmiştir. Darende’de yapılan kitap vakıflarında da bu şartlar kaydedilmiştir[3].

Birçok şehir ve kasabada Kur’an ve kitap vakıflarına rastlandığı gibi Darende de dahi bu tür vakıflar bulunmaktadır. Ancak Darende gibi önemli miktarda yazma eserler ihtiva eden kütüphanelerin bulunduğu bir şehirde ilk dönemlere ait vakıf kitaplara rastlanmamaktadır. Burada bulunan vakıf kitaplar on sekizinci ve on dokuzuncu yüzyılda yapılmış olan Kur’an ve kitap vakıflarından oluşmaktadır. Bunlar arasında Cebecizâde Mehmet Paşa, Hasan Rıza Paşa, Yusuf Paşa ve İzzet Hasan Efendi’nin kitap vakıfları, dikkati en çok çeken en önemli vakıflar arasındadır.

 

HASAN PAŞA İLDEN İLE

Padişah II. Mahmud döneminde, 1816-1817’de Hasan Rıza Paşa Hüdavendigar (Bursa) ve Kocaeli (İzmit) Mutasarrıflığına tayin edilmiştir.

Hasan Rıza Paşa, bir süre sonra Karadeniz (İstanbul) Boğazı Anadolu Sahillerinin Muhafızlığı şartıyla Karahisar (Afyon) Sancağı Mutasarrıflığına tayin edilerek Beykoz’da ikamete memur edilmiştir. Bu görevde de bir süre kaldıktan sonra, 16 Kasım 1821’de bu defa Akdeniz Sahili Muhafazası şartıyla Biga Sancağına tayin olunmuştur. Bu sırada Anadolu’da bulunan vezirlerin ekserisi Rumeli tarafında Rum eşkıyası meselesi ile uğraşmakta olduğundan erbab-ı tedbir ve mühim işleri yürütmeye muktedir biri olan Hasan Rıza Paşa, Ocak 1822’de Anadolu Eyaleti Valiliğine tayin edilmiştir. Bu görevine başladıktan bir süre sonra, Halep ve Rakka Valisi Behram Paşa’nın Akka taraflarına gittiği esnada Halep Eyaletinin muhafazası ile görevlendirilmiştir. Ancak Behram Paşa’nın görevini suiistimal ettiği ileri sürülerek görevinden azledilmesi üzerine, Hasan Rıza Paşa, 18 Ocak 1823’de Halep Valiliğine, 18 Ramazan 1238/29 Mayıs 1823’de Karaman (Konya) Valiliğine tayin olunmuştur[4]. Bazı kaynaklarda bu tayinler küçük faklılıklarla verilmektedir[5].

Hasan Rıza Paşa, daha önceki uyarılara önem vermemiş olacak ki Karaman Valiliği esnasında halka zulmettiği ileri sürülerek 2 Haziran 1824’de vezirlik unvanı geri alınmış ve Darende’de ikamete tabi tutulmuştur. Bir rivayete göre bu esnada Hasan Rıza Paşa’nın kardeşi de kendisi ile birlikte zorunlu ikametle Darende’ye gönderilmiştir[6]. Bazı kaynaklarda onun daha sonra tekrar vezareti geri verilerek bu defa 1241/1728’de Niğbolu Muhafızlığı’na tayin edilmiş olduğu ve daha sonra vefat ettiği bildirilmektedir[7].

Hasan Rıza Paşa’nın mezarı, Cebecizâde Mehmet Paşa Külliyesi’nin içinde ve Cebecizâde Mehmet Paşa’nın eski kütüphanesi ile aynı adı almış olan yeni halk kütüphanesi arasında bulunan bahçedeki türbe içerisindedir. Türbe, duvarları taştan yapılmış, kare planlı, etrafı açık, sivri kemerlerin üzerine oturtulmuş kubbeli bir yapıdır. Türbenin içerisinde iki kabir bulunmaktadır. Bunlardan kuzey tarafında bulunan kabir, Hasan Rıza Paşa’ya aittir. Hasan Rıza Paşa’nın mezarının ayakucu tarafında bulunan mezar kitabesi şöyledir:

 

HASAN RIZA PAŞANIN KABİR KİTABESİ

Fena deştinde kimdir sıhhat-ı hulvunda eyleye hempâ

Esir derd ü hicrân olayım a’lâ ü ger ednâ

Sipihr-i ğadr-pişe daim eyler böyle endişe

Çeküb san’atla ağuşa ider çok celîler hemrâ

Şeh u mir u şebâb u şeyh u tıfl u rical ü nisâ

İçüb dest-i felekden câm medhûş oldılar hayfâ

Bu dehrin dest-i ğadrından bir gûnâ nûş iden bâde

Derende hânedânı Hazret-i Seyyid Hasan Paşa

Fezâyı ah u vâveylâda koydı semt ü etbâ’ın

Çekildi kûşına dâru’l-bekâyı eyledi me’vâ

Bu hükm-i mübreme bir çâre bulmuş olmamış âlem

İde mağfûr o zâtı lütf u ihsânı ile mevlâ

Üç ihlâs-ı lillâhı Kâmil düşdi, târîh-i ğammu’l-vedâ

Hasan Paşa seyrân-ı Adn-ı Me’vâ eyledi hakkâ

Sene 1250(1834)

 

KİTABENİN GÜNÜMÜZ TÜRKÇESİYLE BİZLERE ÖĞÜTLERİ

Bu yalancı dünya çölünde güneşin sıcağının kavurduğu, susuzluk çektiğin bir anda seninle arkadaşlık eden kimdir? Gerçek arkadaşın odur.

Dert, sıkıntı ve ayrılıklar elinde esir olanın, rütbesi yukarı olsa ne olur, yerlerde sürünse ne olur. Dünya rütbeleri geçicidir.

Rütbesi olup, dünyada makam sahibi olanlar, insanlara hükmedenler elbette sıkıntıya düşmek konusunda endişe çekerler.

Hüner sahibi olanlar;  hayatın zorluklarından Allah’a sığınmalı, çünkü insan birçok bela ve zorlukla karşı karşıya kalır.

Padişahlar, ihtiyarlar, büyük mevki sahipleri, gençler, çocuklar, erkekler ve kadınlar, feleğin elinden içtikleri bade ile mest oldular, dünyayı baki sandılar ne yazık ki…

Bu dünyanın vefasızlığının elinden renkli renkli badeler içenler elbette ölümü tadacaktır. Yani bu dünya fanidir, her konan göçecektir.

Darende’nin seçkin ailelerinden büyük insan Seyyid Hasan Paşa da,

 Arkasında akrabalarını, çocuklarını, tanışlarını, memleketini ağlamaklı ve gözü yaşlı bıraktı ve bu dünyadan göçtü.

 Ahiretin makamlarından cennetin bekâ âleminin köşesini kendine yurt edindi.

Allah’ın ölüm hükmüne bu dünyada hiç kimse bir çare bulamamıştır. Âlemde her şey ölümlüdür. Hasan Paşa da ölümü tatmış, toprağa yatmıştır.

İnsanlara ve etrafına yardımlarda bulunan, hayır sahibi bu zata, Cenab-ı Allah’ta ihsanda bulunup, günahlarını affeyle, bağışlaya.

Allah rızası için ruhuna üç ihlâs suresi okuyun, bu tarih kitabesini şair Kâmil yazdı ve bu gamlı vedayı/üzüntülü ayrılığı ebced hesabıyla tarih olarak şiir diliyle hicri 1250 yılını ifade etti.

Darendeli Hasan Paşa Adn Cennetlerinde seyran eylemek üzere Hakk’a yürüdü, Mevla’sına kavuştu.

Ruhu için el-fatiha.

Hicri: 1250, Miladi: 1834

 

Hasan Rıza Paşa’nın baş tarafında bulunan kitabesi ise şöyledir:

“Hâzihi türbetü’l-merhûm ve mağfûrun leh Darendevî Es-Seyyid Hasan Rıza Paşa rahmetullahi mâ yeşâ. Ruhıçün el-Fâtiha”.

Türbe içinde ve Hasan Rıza Paşa’nın kabrinin güney tarafında ikinci bir mezar bulunmaktadır. Bu mezar, kardeşi Mehmet Ramiz Bey’e aittir. Hasan Rıza Paşa’nın bulunduğu türbenin kuzey dış tarafında ise, oğlu Mehmet Nazif Bey’in kabri bulunmaktadır.

Hacı Hasan Mahallesinde hanedan-ı belde olarak Kaftan Ağası Mustafa Ağa adında bir kişi de ikamet etmekteydi. İbrahim Paşa mezarlığındaki bir mezar taşı kitabesinde;

“Hüve’l-bâkî, Darende eşrâfından Hasan Beyzâde Mustafa Efendi’nin zevcesi Hadice Hanım ruhuna el-Fatiha 1221(1806)”

kaydı bulunmaktadır. Kitabede adı geçen Mustafa Efendi, Hasan Rıza Paşa’nın diğer oğlu, o da yukarıda adı geçen Kaftanağası Mustafa Ağa ile aynı kişi olabilir mi bilemiyoruz.

 

HASAN PAŞA HAMAMI

Darendeli Paşalardan hayır ve hasenat sahibi Hacı Hüseyin Paşa`nın kardeşi olan Hasan Paşa tarafından yaptırılan, Darende`nin Eskişehir mevkiindeki bedesten oldukça büyük bir hamamdır. Halk arasında Hasan Paşa (Çarşı) Hamamı olarak bilinen bu hamam hakkında Vakıflar Genel Müdürlüğü arşivinden alınan Darende İbrahim Paşa İbni Yusuf Paşa Vakfına ait 1193 tarihli vakfiyenin içerisinde;

“...ve yine ceddim Hüseyin Paşa`nın bina eylediği hamama muttasıl bina eylediğim han dâhili ve harici te-vabi` ve levehakikiyle ve hana muttasıl mücededen bina eylediğim boya hane...” Cümlelerinin ifadesine göre ismi Hüseyin Paşa Hamamı olarak zikredilmiştir. Ancak Malatya İl yıllığında zikredilen H.1253 tarihli kitabesi bulunan hamamın ya yerinde eski bir Hüseyin Paşa Hamamı bulunduğu veyahut Hasan Paşa tarafından veya onun hayratı olarak bir yenileme veya onarım kanaati hâsıl olmaktadır. Bu konunun iyice tahkik edilmesi gerektiği muhakkaktır.

Bu hamamın en büyük özelliği külhanı yoktur. Çünkü kayaları yardırarak getirdiği sıcak suyun üzerine bina edilen bu hamam klasik Osmanlı tarzı özelliğini taşır. Kapısının üzerinde bir kitabe olduğu 1973 yılı Malatya İl Yıllığında zikredilen bu kitabede h.1253,(M.1837) tarihine rastlanmaktadır. (Onarım ve restorasyondan sonra, kitabeyi biz hamam kapısı üzerinde göremedik.) İki kısımdan oluşan hamam dikdörtgen mimarilidir. Halvet kısmına bakarak sınıflandırmaya gidecek olursak, iki tipin birleşmesinden meydana gelmiş olduğunu görürüz. Birinci kısım doğu-batı yönünde uzanan binanın kapısından girilince oldukça büyük bir kubbe ile kapatılmış soyunma yeri ile karşılaşırız. Kubbe dıştan yuvarlak kasnak, içten tromplar üzerine oturur. Tromplar arasında safi sivri kemerler yer almaktadır. Kubbe ortasında aydınlık feneri görülür. Her duvarda birer pencere vardır. Kubbe dıştan taş içten tuğla ile örülmüştür. Halvet ve soğukluk kısımları vardır.

İkinci kısım ise hanımlara mahsus olan batı tarafıdır. İki oda halinde soyunma yeri ve eyvanlı halvet kısımları vardır. Giriş kapıları ayrı ayrı olması da geleneksel kültüre sahip olan Darende halkının ahlak kurallarına verdiği öneme binaen hanımlar kısmının ve girişinin bile başka tarafta olması bu kültürün mimarî eser üzerindeki bir etkisidir. 

Eski Darende çarşısının terk edilmesiyle yıllarca hizmet veren bedesten ve bazı camiler gibi hamamda yıkılmaya yüz tutmuş harap olmuştur. Hatta camilerin çoğu yıkılmış sadece minareleri günümüze kadar ayakta durabilmiştir.

Arkeolog Ali Kilci`nin raporuna göre; “Yapı onarımdan önce çok harap durumda olan hamam bir müddet samanlık olarak kullanılmıştır.”

Hamam daha önceki yıllarda onarılmak istenmiş, Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Vakfı`nın gayretleri ile zamanın Malatya Valisi Saffet Arıkan Bedük, zamanın Kaymakamı Mehmet Kurdoğlu ve Vakıf Mütevelli Heyet Başkanı H. Hamidettin Ateş`in görüşmeleri neticesinde bazı hafriyat çalışmaları vakıf tarafından yürütülmüş, hatta bu arada meşhur nakkaş ve tarihî eser restorasyonunda tecrübeli biri isim olan Ömer Saba bazı incelemelerde bulunmuştur. Bundan sonra, 1995 yılında Özel İdare tarafından hamamın onarımına başlanmıştır. Rölöve ve restorasyon projelerinin hazırlanması için hamamda temizlik çalışmaları yaptırılmıştır. Kazıdan sonra Vakıflar Genel Müdürlüğünce hazırlanan projeler Adana Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kuruluna gönderilerek, kuruldan onarım izni alınmıştır.

Bu sırada Vakıflar Genel Müdürü olarak görev yapan hemşehrimiz Mehmet Gültekin`in de gayretleri ile 1996 yılı onarım programına alınarak gerekli kaynak tahsis edilmiş ve onarım ihalesi yapılmıştır. 1996 yılında başlayan onarım çalışmaları 1998 yılında tamamlanmıştır. Böylece tarihî öneme sahip bir kültür mirasımız ayağa kaldırılmıştır. Darende`nin önemli bir abidesi kurtarılmıştır.[8] 

 

Fotoğraflar için tıklayın

http://www.darendehaber.com/gallery_photo.php?pg_id=1007



[1] BA, Hatt-ı Hümayun, nr. 24742; BA, Cevdet Maliye, nr. 18247; Hanifi Hoca, Darende Tarihi, s. 12. Geniş bilgi için Bkz:

[2] Mehmet Paşa Kütüphanesi, nr. 633; Mecmû’atü’r-Resail kitabın üzerinde Hasan Rıza Paşa’nın bu kitabı vakfetmiş olduğuna dair vakfiye, Şeyh Hamid-i Veli Kütüphanesi, nr. 87.

[3] Ahmed Akgündüz, Vakıf Müessesesi, s.214, 215.

[4] Es’ad Efendi Tarihi, s. 37, 53, 68, 181, 211.

[5] Bkz. Mehmed Süreyya, Sicill-i Osmani, c. 2, s. 167.

[6] Hanifi Hoca, Darende Tarihi, s. 12.

[7] Bkz. Mehmed Süreyya, Sicill-i Osmani, c. 2, s. 167.

[8] Hasan Paşa Hamamı, Bülbülün Kırk Türküsü, s.