Cemil Gülseren


Şehirlerin insanları


Bana pek hoş gelmez ancak eş dost meclislerinde takılmadan da edemezler; “-Sen ne biçim Darendelisin?” diye. “-Nasıl olurmuş Darendeli?” demenize gerek kalmadan onlar zaten Darendeli şöyle olur, böyle olur diyerek bir profil çizerler. Vah bana ki o profile dahil olamadım. Malum bilgiler işte; Ticarete kafası çalışır, parayı iyi tanır, iyi kullanır vs… Bu yönüyle Türkiye’nin dört değil belki sekiz tarafında rastlarsınız. Bu onun karakteristik yanıdır zaten. Okur-yazar olmak Darendeli imajına ters mi düşüyor dersiniz? Yüzümüze olmasa da böyle biraz alaycı, biraz acıyarak size bıyık altından baktıklarını hissedersiniz. Ondandır ki esnaf ve tüccar hemşehrilerimle çok sıkı fıkı olamıyorum. Uzaktan uzağa merhaba. Tüccar tarafımız memur ya da kalem ehli taifesini hep küçümser bilirim. Bendeki yerleşmiş imaj bu. “-Şunlara bakın, para etmez uğraşlar içinde boşuna çabalıyorlar” der gibiler. Merak buyurulmasın yüzümüze vuranına da rastladık. Sanki Darendeli fotoğrafının içinde bir tek ticaret ehli var. Arkada da kocaman bir Türk Lirası silueti. İşte bundandır ki Osmanlı döneminde yetişmiş 36 paşamız vardı, şu kadar alimimiz, şairimiz vardı diyoruz. Ya şimdi?... Çıksın birisi de yazsın, yayınlansın. Son elli yılda kimler yetişmiş son elli yılda?…

Neyleyim, Rabbimin buyruğunu bilmeyene ne deyim? “-İlmi isteyene, malı-mülkü-parayı istediğime veririm.” Yalnız unutmayalım herkes elindekinin hesabını verecek?

Bizim yaptığımız iş para getirmeyen iş olduğu için bizi anlamaları da zor olacak. Toplummuş, aydınlanma imiş, bilgiymiş geçin bunları; ayakkabı tamircisi bile iki çivi çakıyor üç lira para alıyor diyorlar bize. Ne cevap verirsiniz? Böyle konuşana benim verilecek cevabım yok. Sizin varsa söyleyin. İbni Sina söylemiş gerekeni: “-İlim ve sanat iltifat görmediği şehri terk eder.” Biz akçeden uzağız, o bizden. İltifat etmeseniz de olur yeter ki siz bizi okuyun. “O da niymiş?, Ne işe yarar, yazılıp da noluyo?” denildiğini duyduklarımız da oluyor maalesef.

Şehrimizin etrafında kültür sanat sempozyumları oluyor. Gürün’de kültür-sanat adına faaliyet oldu. Malatya’da 28 Ekim 2011’de 1.Ulusal Kültür-Sanat Sempozyumu yapıldı. Sempozyumu izlemeye gelen Darendeli sayısı bir elin parmaklarının sayısını geçmiyordu. Benim de bildirim vardı: Malatya Ağızları konulu bir sunumum oldu. Bu bilim şölenleri en azından tanışmalara, kaynaşmalara ve hatta birbirinden ırak insanların buluşmasına vesile olması açısından da yararlıydı. Doğrusu Malatya Belediye Başkanlığını başta hemşehrimiz Başkan Ahmet Çakır olmak üzere kutluyorum. Yüz ağartan bir organize idi. Gurur duyduk. Malatya’da güzel şeyler yapılıyor. Bu güzelliklerden bir tanesi de Darendeli Beyani’nin tüm şiirlerinin yayınlanmış halini görmüş olmamdı. İnönü Üniversitesinden Prof. Dr. Hasan Kavruk ve Mehmet Yılmaz’ın yayına hazırladıkları eser Malatya Belediyesinin Kültür Yayınları içinde yer almış. Emeği geçenlerin ellerine sağlık. Hacimli bir çalışma olmuş. Eseri kıvançla karşıladım. Darısı Darendeli Bakai’nin Battalnâmesi’nin yayınlanmasına. (İlgilisi için belirtmiş olayım. Bu eseri Türkiye’de ilk kez günümüz Türkçesine 1979 yılında ben çevirdim. İst. Ünv. TY 88.) Bu kitaplar öyle kolayca alınıp satılan, hava olsun diye otobüslerde, metrobüslerde elde tutulup okuyormuş görüntüsü verilen, havalı popüler kitaplar değildir. Bunlar meraklısı için, erbabı için yayınlanır. Ne yazana, ne yayınlayana para kazandırır. Bunu da bilenler bilir. Üzgünüm ama böyle bir yayın bizim şehrimizde asla yayınlanmaz. Yayınlandığı zaman ben de modaya uyup Darende’den ve Darendeli’den ÖZÜR DİLEYECEĞİM. Keşke!

Malatya Valiliği’nin 100 Kitaptan oluşacak “MALATYA KİTAPLIĞI” projesini basından okumuşsunuzdur. İki kelimeyle tanımlıyorum: Müthiş ve mükemmel. Umarım yarım kalmaz tamama erer. 28 kitabın hazırlıkları tamamlanmış bile. Bu bağlamda bir kitabın hazırlığı ile yakından ilgileniyorum. Belki sıra Darende’ye de gelecektir. Sadece yarım kalan eserleri, başlanıp da tamamlanamayan projeleri bitirsek o bile bir kazanım olacaktır.

Zaman zaman kıymetli okuyucularımız ve bilhassa duyarlı yorumcularımız dile getirirler. Ben yorumlara yorum yapmadan sıralayacağım:

1.Darende genelinde üniversiteye öğrenci yerleştirme oranları nedir, ne durumdadır?

2.Şehrimizde yılda ortalama kaç konferans verilir? Kaç kişi salona gelir?

3.Darende’de yılda kaç tiyatro, kaç konser, kaç sergi düzenlenir? Daha uzayıp gider. Okuyucu bilmek ister. Biz de onları bilgilendirecek yetkili ararız. Önemli olan bunları şehrimizin insanları istiyor mu? Yoksa hak etmiyor mu?

Hep şikayet hep sızlanma demeyin lütfen. Dikkate alan var mı? Siz onu deyin bana. Beklentiler kimin umurunda? İnsanımız okumaktan, bunları konuşmaktan yoksa bıkmış olmasın? Siz neye zaman ayırırsınız bilemem ama ben Beyani’ye yer ayırıyorum bu son tahlilde. Beyani der:

 Bir akıl verin atalar / Söz kokarsa ne yapmalı

Et kokarsa tuz atarlar / Tuz kokarsa ne yapmalı

 

Beyanî’yim ar yıkanır / Kara leke zor yıkanır

Dışarıdaki kir yıkanır / Öz kokarsa ne yapmalı.”