Cemil Gülseren


Yanımızdakiler


İnsan bu işte. Can verilmiştir yaşasın diye. Fazladan da ruh üflenmiştir hayvandan ayrılsın diye. Yine de koskocaman nefis taşır sınansın diye. Ve nihayet gönül sahibi kılınmıştır sevsin diye. Akıl ile nimetlendirilmiştir Rabbini bilsin diye. Ne büyük zenginlik. Hepsi bizim mi Allah’ım? Varsa senin. Sen sensen, sende varsa bütün bunlar neylersin gayrıyı? Hepsi yanında ya. Bütün bunlar nereye sığıyor? Akıl dışında hepsi kalbimizde. Değil mi? Fikir, düşünce, us merkezi mi? O da beyin. Başında taşıyorsan, içinde taşıyorsan, hepsi seninle ise, yanında ise neylersin başka ibretleri?... En zoru mu? Ah sen nefis, diğer adınla “Cihad-ı ekber”. Olmazsa olmazsın lakin çok çetin cevizsin vesselam.

O nefis ki sizi bazen dostun yanından Yemen’e götürür kimi zaman da dostun kalbine. Gönül deryasında yüzenler iyi bilirler. Bu yolun pirleri, büyükleri hep söylemiştir: “Dizimizin dibinde olup da gönlü orda burada olanlar Yemen’de, Yemen’de olup da gönlü bizimle olanlar dizimizin dibinde…” Bu güzel kelamı anlamayanlar boşa kulaç atıyorlar gibi geliyor bana. Mağrur musun? Bence kaybettin. “Oldum” diyorsan yitirdin bulduğunu. Daha da ileri gidip; “Ben gözdeyim, ben gönüldeyim, ben yanındayım” diyorsan ben de derim ki; sen çiğsin, sen hamsın. Sahi sen neysin? Ney gibi içi boş ve kuru bir kamış. Şeytan zaten münkir ve münafıktan çok sofilerle, zahitlerle uğraşırmış. Nedeni belli değil mi? Ötekiler tamam belli ki. Ey ben yoldayım, yol aldım diyen, aman sen kendini iyi kolla. Cihad-ı ekber boşuna denmemiş.

*     *    *

Seçim öncesi ve sonrası ile Darende basınında çok sayıda haber, yazı ve yorumlar yapıldı. Ne üzerine? Siyasette niye yokuz? Ne oldu? Hiç. Bir arpa boyu ilerlendi mi? Hayır. Varılan ortak kanı -yediden yetmişe, okumuşundan en üst akademik seviyeye kadar- şöyle: Biz birbirimizi ÇEKEMİYORUZ. Çekememezlik var, kıskançlık var, hasitlik var. Daha ne sebep ararsınız ki? Elbette bizden adam çıkmaz. Bu istememezlik, bu kabullenememek olduğu sürece her seçim öncesi ve sonrası yazılanlar hep tekrar edip gidecek. Bu bizim kaderimiz olmuş. Bunu dışımızdakiler de iyi çözmüşler, yerinde tesbit etmişler anlaşılan. Bu şehrin fikir birliği edememesi bir kesime değil herkese ziyan vermede.  Bir sonraki seçime kadar uyutalım bu meseleyi hatta unutalım gitsin. Bize müstehak demek ki.

*       *       *

Somuncu Baba gibi yüzyıllardır bilinen, sevilen bir büyük Allah dostunu, Hulûsi Efendi gibi Gönüllerin Sultanını, 20. yüzyılın Yunus Emre’sini gelecek yüzyıllara ve tüm dünyaya tanıtmaya, anlatmaya çalışan Darende’nin güzide Vakfının gayretlerini, hizmetlerini görmezden gelen, görmek istemeyen, onları takdir etmek şöyle dursun küçümseyen, küçük hesaplarına heder eden görmezlere ne yapılsa boş. Basiretler bağlı ise, bî-nasip ise kişi ne gelir elden? Onlar yanımızda da olsa Yemen kadar uzaklar. Hakikat yanı başlarında oysa. Laf üretenler, boş boş lakırdı edenler ve sadece çay tüketenler küçük işlerle, küçük hesaplarla kendilerini rahatlatıyorlar. Yazık. Dünyaya açılan bir vakıf anlayışı var. Kimileri bunu maalesef göremiyorlar.

*       *       *

Herkes konuşur, yazar. Yaşamak varsa bunlar da vardır. Bir gün genç, yetenekli ve tecessüs sahibi avukatlardan sevgili Aykut Bayrakçı sormuştu: “Bir yazıya nasıl konu buluyorsun?” Cevabımdır: Ne savcılığa dilekçe, ne adliyeye müracaat ne de karakola şikayet… Kâğıt-kalem yeter. Ön koşul istemez. Harç pul istemez. Zamanın olsun, bilgisayarın başına geç yeter. Bir baltaya sap olmak için adam olmak yeter mi Aykut Bey Kardeşim? Yeter. Yahut bir baltaya sap olursan adam oldun diyebilir miyiz? Bence yetmez ama çevremiz “eh”der. Bir şişeye kapak olursun lakin şişe boş. Bir derde derman olursun, deva bulursun, bir yola revan olursun. Ya okuyan, ya okutan, ya yazar olursun veyahut yazılan. Herkes bu dünyanın dönüşünde yerini alır. Dünya döndükçe tabii. Sen durursun ya da durdurun dünyayı inecek var dersin. Dünya yine döner. Kalbinin atışını sen mi durduruyorsun?  Davalar oldukça sen ayaktasın avukat beğim. O bitti mi biter. Dünya döndükçe davalar da döner, yazılar da yazılır. Konular da olur, laf da olur, söz de… Karşı da olursun, taraf da. Yanında da yer alırsın, karşıda da. Yeter ki olanlardan haberdar ol. Gafil olma, cahil olma. Bekleyen olma, beklenen ol. Yeter ki sen, sen ol.

Herkesin her şeyi konuştuğu gibi, herkes de her şeyi yazabilir. İllaki gönlümüz olsun. Gönlün olunca aşkın da olacak. Aşkın yeri gönüldür. Gönlün hüneri de aşktır. Aşk olunca gönül garip olmaz. Hünerliysen aşkın gerçeğini bulur, gücünü de anlarsın. Gönlün boşsa, kalbin de şeytanın konağı olabilir. Boş işlerle uğraşmak, değmez işlerle meşgul olmak seni değersiz kılabilir. Hem canlar hem gönüller sağ olsun. Her şey olacağına varır. Varır varmasına da isteriz ki sevdiklerimizle bir olalım.  Onlar yanımızda olsunlar. Yanımızdakiler sevdiklerimiz olsun. Daha ne isteriz?