Musa Tektaş


Şeyh Hamid-i Veli Hazretlerinin Onbir tavsiyesi


Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) gözlerimizin nuru gönüllerimizin sürûru, oldu. Bütün mahlûkata ışıklar saçtı. O’nun adına yeminler etti Mevla. Makamı “Mahmud-u â’lâ’’. Sevgisiyle dolan yürekler yıkılmaz bir kal’a. Kolaylaştırdı, zorlaştırmadı. Müjdeler verdi korkutmadı. Kirlenmiş yürekleri, paslanmış kalpleri aşk suyuyla o yıkadı. Hakkında Enbiya suresinin 107. ayetinde mealen şöyle buyruldu: “Biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik.”1 Âlemlerin efendisi o oldu.

Bütün hayatını insanlığa feda etti. Allah’ın emrettiği kutsal yoldan gitti ve onu insanlara tebliğ etti. Hakk’ın nizamını kuran o oldu. Küfrün karşısında duran o oldu. Bin türlü ezaya, cefaya göğüs geren o oldu. Böyle oldu da bütün âlemin örneği, önderi, Efendiler efendisi oldu...

Allahu Teâlâ onun neslinden seçkin veliler yarattı. Ehl-i beytinin sevgisi seven bütün gönüllerde zuhur etti, aşk mefhumu Âl-i Rasul ile bizim gönüllerimize nakşedildi. Gül, kokusunu onun nesli âleme yaydı. Baharın güzelliği, yazın sıcaklığı, güzün hüznü ve kışın beyazlığı hep o seçkin nesille güzellik bulup, rengini Nesl-i Peygamber’den aldı. Ahzab suresinin 33. ayetinde ehl-i beytle ilgili şöyle buyrulmuştur: “Ey Peygamberin ev halkı! Allah sizden ancak günah kirini gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor.”2

Her asırda ehl-i beyt-i Mustafa arasından nice büyük âlimler, arifler ve veliler çıkmıştır. Bu necip soyun fertlerinin Allah yolunda gayretleri de çok üstündür. Sayısız meşakkatlere katlanarak yeryüzünün her yerine dağılırlar ve Müslümanlığın yayılmasına çalışırlar.  Değişik zaman ve vesilelerle İslâm dünyasının her tarafına dağılan seyyidlerin Anadolu bölgesine de gelip yerleştikleri görülmektedir.3 

Darende’de kabri bulunan Seyyidlerden biri de Anadolu’ya kutb-u azamlığı getiren Kutbu’l Ârifin Gavsu’l Vâsilin;  Somuncu Baba olarak da tanınan Es-Seyyid Eş- Şeyh Hamid Hamideddin-i Veli Hazretleridir.

H. Hamidettin Ateş Efendi, Darende Tarihi adlı eserin takdiminde bölgemizi şereflendiren Şeyh Hamid-i Veli Hazretleri ve diğer büyükler hakkında şöyle buyurur:

“Anadolu topraklarının bereketli, manevi bir havanın teneffüs edildiği aynı zamanda tarihi derinliklerine haiz Darende; her karışı şüheda kanları ile yoğrulmuş, başta Taceddin-i Veli, Abdurrahman Erzincanî ve Şeyh Hamid-i Veli (Somuncu Baba) gibi, bilge kişilerin, evliyaların yaşadığı, elhasıl manevi ışıklarıyla aydınlattıkları bölgeye, misk-i anber gibi güzel kokular saçan, çevreyi gül bahçesine çeviren ulvi dinamiklerimizin yetiştiği topraklardır. Temiz, pak necip, mümtaz şahsiyetleri içinde barındıran, “Şerefi’l-mekân, bi’lmekîn” yani yerin şerefi oturanın şerefi ile kaimdir sözü ile geçmişi gelecekle bütünleştiren ve burcu burcu Anadolu kokan bu belde, yoğun bir tarihi hareketlilik göstererek çeşitli medeniyetleri sinesinde misafir etmiştir. İlim, irfan merkezi olmuş, büyük âlimleri, devlet adamlarını yetiştirmiştir.”4

Hulûsi Efendi Hazretleri Şeyh Hamid-i Veli’nin bulunduğu Zaviye Mahallesini şöyle tarif eder:

Somuncu baba ocağıdır Zaviyem

Yüce veliler yatağıdır Zaviyem

 

Gönüllere hep ferahlık bahşeder

Feyz ü rahmet bucağıdır Zaviyem5

 

Şeyh Hamid-i Veli Hazretlerinin, “Arkadaşlarıma ve Yolumuzdan Gidenlere Tavsiyelerim” başlığı altında onbir tavsiyesi vardır. Bu tavsiyeleri H. Hamidettin Ateş Efendi’nin irad ettiği hutbelerdeki metinlerle açıklama ve anlamaya çalışalım:

 

1. Gizli ve aşikâr her yerde Allah’tan korksunlar.

Cemiyet hayatının düzenli olmasında en önemli faktör Allah korkusudur. Allah korkusu Yüce Rabbimizin emirlerine uymak, yasaklarından sakınmak O’na isyandan uzaklaşmaktır. Kalplere yerleşen bu korku kötülüklere engel olur. Zira Allah’tan korkan her mü’min Rabbini her an kendisiyle beraber hisseder. O’nun denetim ve gözetiminde olduğunu aklından çıkarmaz.

Gönüllerimize Allah korkusunu sindirelim. Ruhlarımıza Peygamber muhabbetini indirelim. Yavrularımıza Allah korkusunun önemini belirtelim. İyi bilelim ki ruhları diriltecek, hayata canlılık verecek en önemli duygu Allah korkusudur.6

 

2. Az yesinler, az konuşsunlar, az uyusunlar.

Hz. Peygamber (s.a.v.), az yemeyi tavsiye ederdi. Haram olan yiyecek ve içecekler hariç, diğer yiyecekleri yerdi. Yemeğe başlamadan önce ve yemekten sonra ellerini yıkardı. Besmele ile başlar, uygun ve kısa bir dua ile bitirirdi.

Peygamberimiz az konuşur öz konuşurdu.Yine az uyumakla, geceyi değerlendirmekle ilgili şöyle buyurmuştur: “Mü’minin şanı, gece ibadetinde; izzeti de, insanlardan bir beklenti içinde olmamasındadır”7

Gecenin son kısmında teheccüt namazı kılınmasını tavsiye eden ve kendi hayatında da tatbik eden Efendi Hazretleri, Peygamberimizin: “Her kim geceleyin uyanır, hanımını da uyandırır ve iki rek’at namaz kılarsa, Allah’ı çok zikreden erkekler ile kadınlardan yazılırlar” Hadis-i Şerifine bağlılığın bir işareti olarak teheccüt namazına önem verirdi.

 

3. Avamın arasına az karışsınlar.

Mutasavvıflara göre avam; havassın gerçekleştirdiği nefis tasfiyesini gerçekleştiremediği,  yaşadığı hal ve makamları yaşayamadığı için derunî tecrübe,  sezgi gücü ve zevk yoluyla ulaşılabilen yüksek hakikatleri keşfetmekten âcîzdir. Seçkin insanlara beraber olunmalı, meselelerin zahiri yönüne bakan kimselerden, kuru kalabalıklardan uzak durulmalıdır. Tasavvuf ehlini havas yani seçkin kimselerden sayan Hulûsi Efendi Hazretleri bu kriterle uymayan birine şöyle uyarır:

Avâm ile avâm olur hâs ile hâs

Böyle gönle denir mi ehl-i ihlâs8

 

4. Tüm masiyet ve kötülüklerden uzak dursunlar.

Büyüklerimiz her türlü kötü duygu düşünce ve kötü alışkanlıkların yapıldığı mekân-lardan uzak durulmasını emretmişlerdir.  Bu maddeyle ilgili 7. ve 8. maddelerde geniş açıklamalar vardır.

 

5. Daima şehvetlerden kaçınsınlar.

Şehvet; arzu, istek, temayül, aşırı sevgi; nefsin değer verdiği isteklerdir. Kelime olarak çok geniş bir anlam alanını kapsayan şehvet, insan nefsinin arzuladığı, elde etmek istediği her şeyi içine almasına rağmen, konuşma dilinde daha çok cinsel arzular anlamında kullanılmaktadır.

Kur’an’da, Âlî İmrân suresinin 14. ve 15. ayetlerinde mealen: “Kadınlara, oğullara, kantar kantar altın ve gümüşe, nişanlı atlara, develere ve ekinlere karşı aşırı sevgi (hubbü’ş-şehavat) insanlar için süslü gösterildi. Bunlar dünya hayatının geçici metaıdır. Asıl varılacak güzel ver, Allah’ın yanındadır. Deki: Bunlardan daha iyisini size söyleyeyim mi, Allah’tan korkanlar için Rableri katında altlarından ırmaklar akan, içinde sürekli kalacakları cennetler, tertemiz eşler ve Allah’ın rızası vardır”9 buyrulmaktadır. Bu ayet şehvetin sadece cinsel bir arzu, bir dürtü değil, dünya nimetlerine karşı insanın şiddetle arzuladığı elde etme hırsı olduğunu göstermektedir. Kur’an’ın birçok yerinde dünyaya aşırı düşkünlük gösteren insanlar eleştirilmiş ahireti göz ardı ederek sadece dünyevî zevklere dalanların ahiretteki nimetlerden yoksun kalacağı bildirilmiştir. Dünyevi lezzet ve insanı dünyaya bağlayan her türlü arzu ve istekten kaçınmalıdır.

 

6. İnsanların elindekilerden ümitlerini kessinler.

Cenab-ı Hakk’a karşı ihlâs ve samimiyet ile ibadet, halk arasında hüsnü müşaveret yollarını öğretmektedir. Bir gün Peygamber Efendimizin huzuruna biri geldi ve Ya Rasulululah bana bir yol göster ki, ben o yolda yürüdüğümde, hem Cenab-ı Hakk hem de bütün halk beni sevsin, ded. Rasul-i Ekrem Efendimiz de cevaben; ‘Herhangi bir sevgi seni Hakk sevgisinden Allah’ına kulluktan alıkoyarsa, onu gönlünden çıkarmalısın. O zaman Allahu Teâlâ seni sever. Halkın seni sevmesi için de elin malına servetine göz dikmekten gönül bağlamaktan çekinmelisin’10. Hulûsi Efendi Hazretleri de şöyle buyuruyor:

Malınızı mülkünüzü nidevüz

Âleme hoş gelmişiz hoş gidevüz11

 

7. Tüm zemmedilmiş sıfatları terk etsinler.

Allahu Teâlâ Hazretleri iki cihan güneşi Peygamber Efendimiz (s.a.v)’i bizlere iyi huyları öğretmek için göndermiştir. Dünya ancak iyiler sayesinde ictimai vazifesini muhafaza edebilir… Peygamber Efendimiz buyuruyorlar ki; “Kıyamet gününde bana en yakın olanlar iyi ahlak sahipleridir. Bunlar gönül ehli ve kibirsiz olduklarından herkes ile konuşur ve görüşürler. Kıyamet gününde benden en uzak kalacaklar da kötü huylu olanlardır.” Hümeze suresinin 1 ve 2. ayetlerinde; “Mal toplayan ve onu durmadan sayan, insanları arkadan çekiştiren, kaş göz işaretiyle alay eden her kişinin vay haline!”12 buyurularak bu yolda olanların kötü ve fena oldukları böylelerinin çok ağır bir azaba uğrayacaklarını haber veriyor. Bizleri de böyle olmaktan men ediyor. Bunun için kötü huylardan ve kötülüklerden son derece kaçınarak elimizden geldiği kadar herkese iyilik yapalım. Unutmayalım ki Allahu Teâlâ daima iyilerle beraberdir.”13

 

8. Övülen sıfatlarla süslensinler.

Olgun bir mü’minin en bariz vasfı büyük bir teslimiyetle, Rabbine bağlanması, en ağır şartlarda bile ondan ümidini kesmemesi Allah’tan başkasına kulluk etmemesi, Cenab-ı Hak’tan yardım dilemesidir. Olgun bur Müslüman yakışan; musibet ve belalara sabretmek nimetlere şükretmek zenginlikte şımarmamak mümin kardeşlerinin dertleriyle hemhal olmak ve en önemlisi de ahlak-ı hamide sahibi yani güzel bir ahlak sahibi olmaktır.14 

Hulûsi Efendi Hazretleri de imanı ve ahlakı güzel olanların dünyanın en zengin insanı sayıldıklarını bir beyitlerinde şöyle ifade buyurur:

Her kimin îmânı hûb ahlâkı hûb

Zengin odur yahşiye yâhûd keme15

 

9. Şiir ve şarkı (günaha götürüyorsa) dinlemekten kaçınsınlar.

İnsanı günaha götüren her türlü söz fiil ve davranış bizler için daha hassas bir şekilde yasaktır. Böyle bilmek lazımdır.

 

10. Ayrı bir görüşle, kendini cemaatten ayrı bırakmasınlar.

Yüce Kitabımız Kur’an-ı kerim, iman nizamını sağlayan mübarek bir kitaptır. Bu kitaba uyanlar bölünüp parçalanmalardan uzak dururlar. İman hakikatlerine şeytan gölgesi düşmedikçe, müminler arasında anlaşmazlık olmaz. İnsanlık saadeti, ictimai ve milli hayatın lezzeti inanışların tek cepheli oluşunda kanaat ve fikir birliğinde aranmalıdır. Fikir mücadeleleri kanaat perişanlıklarını önlemek içindir. Fikir ayrılığı hakikati arayıp bulmak yoludur. Gönül ayrılığı ise düşmanlığa yol açmaktadır.

Peygamber Efendimiz (s.a.v) “Allah benim ümmetimi sapıklık üzerinde toplamaz. Allah’ın inayet eli cemaattedir. Cemaatten ayrılan cehenneme yol tutmuştur. Bir kimse İslâm cemaatinden bir karış ayrılırsa, o İslam bağını boynundan koparıp atmıştır.”

Aziz mü’minler; muhabbetiniz özlü ve cevherli olsun. Mümini gücendirip şeytanı sevindirmek iman ehline yakışmaz. El ele veriniz ki elleriniz Rasulullaha ulaşsın… Cenab-ı Allah müslümanlar arasındaki birlik ve beraberliği bozmasın, Kur’an nuru, ahlak güzelliği, vatan ve millet sevgisi ihsan buyursun. (Âmin).16

 

11. Aç olarak ölseler bile şüpheli hiç bir lokmayı yemesinler.

Cenab-ı Hakk sayılamayacak kadar nimet yaratmış ve insanların hizmetine vermiştir. Temiz ve faydalı olanlardan istifade etmemizi, zararlı olanlardan sakınmamızı emretmiştir. Allah’ın kesin olarak yasak ettiği şeyler haramdır. Bir şeyin haram olduğu ancak Kur’an-ı Kerim ve hadisi-i şeriflerden anlaşılır. Bunun haricinde hiç kimsenin helal olan bir şeyi haram kılma yetkisi yoktur. Allah’ın emrettiği görevleri yapmak vazifemiz olduğu gibi, haramlardan sakınmamız da vazifemizdir. Haram ateş gibidir. Ateş nasıl insanı ve eşyayı yakarsa haramlar da insanı cehenneme götürür ve cehennem ateşinde yakar. Şeyh Hamid-i Veli Hazretleri “Açlıktan, ölseler bile şüpheli hiç bir lokmayı yemesinler.” buyurmuştur. Yediğimiz her lokmanın haram veya şüpheli olup olmadığın araştıralım. Allah’ın helal kıldığı rızıklardan bolca yiyip şükredelim.17

Şeyh Hamid-i Veli Hazretlerinin onbir tavsiyesini H. Hamidettin Ateş Efendi’nin açıklamalarıyla tamamladıktan sonra, bu necip silsileye ihtiram etmek salatü selam etmek bizlere elzem oldu. Hulûsi Efendi Hazretleri de nesep silsilesini tamamlarken şöyle buyuruyor:

Muhammed Mustafâ’dır cedd-i pâki

Hulûsî bunların hep pây-ı hâki

                 Bi-hamdi’llâh ki ceddim etdim isbât

                 Kamunun ruhuna olsun salavât18

Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve alâ âli seyyidinâ Muhammed…

 

Dipnotlar

1- 21/Enbiya/107.

2- 33/Ahzab, 33.

3- Ferit Aydın, Tarikatta Rabıta ve Nakşibendîlik, s.238, 1996.

4- H. Hamidettin Ateş, Darende Tarihi Takdim, s.

5- Es-Seyyid Osman Hulusi Ateş, Divan-ı Hulusi-i Darendevi, s. 215,  (Haz: Prof. Mehmet Akkuş-Prof. Dr. Ali Yılmaz) Nasihat Yayınları, İst., 2006.

6- H. Hamidettin Ateş Efendi,  22.09.1989 tarihli hutbesinden.

7- El-Heysemî, Mecmeu’z-zevâid, II, 252.

8- Şeyhzadeoğlu H. Hulusi Ateş Kitaplığı Özel Arşivinden.

9- 3/Âlî İmrân, 14, 15.

10- H. Hamidettin Ateş Efendi,  “Hakkın Rızası Ve Halkın Muhabbeti” başlıklı hutbesinden.

11- Ateş, Divan, s. 113.

12- 104/Hümeze, 1-2.

13- 27.10.1989 tarihli hutbesinde H. Hamidettin Ateş, “Kötü Huylardan Kaçınmak” konulu hutbe-sinden.

14- H. Hamidettin Ateş Efendi “Olgun Mü’minin Özellikleri” başlıklı hutbesinden.

15- Ateş, Divan, s. 362.

16- H. Hamidettin Ateş, 27.09. 1996 tarihli “Müslümanlar Arasındaki Birlik Ve Beraberlik” konulu hutbesinden.

17- H. Hamidettin Ateş, 15.07.1994 tarihli “İslam’da Helal ve Haramlar” konulu hutbesinden.

18- Ateş, Divan, s. 434