M. Nazmi Değirmenci


Kıymet bilmek


Malatya’daki çevre konferansı sonrasında Ekoloji uzmanı Prof. Dr. Necmettin Çepel, Prof. Dr. Murat Altın’la Pütürge üzerinden Nemrut’a gittik. UNESCO tarafından dünya kültür mirasları arasına konan, devasa heykellerinin yer aldığı güneşin en güzel doğduğu, doğarken en güzel izlendiği yer olarak adlandırılan Nemrut da, antik dünyanın küçük ancak güçlü ülkesi, Kommagene krallığından kalma, kusursuz orantıda, devasa heykelleri, sfenksleri yakından gördük. O kadar yakın ki onlarla arkadaş olduk el ele kol kola fotoğraflar çektirdik. Bize bakıp turistlerde bizim gibi hatta fazlasını yaptılar, kimi heykellerin tepesinde, kimi başında, kulağında. Dönüşte Murat Bey, bir anısını anlatarak başladı gezimizin yorumuna, Avrupa da bulunduğum yıllarda İsviçre’deki endemik bir ağaç türünü ben de görmek istedim. Bizi ağaçların bulunduğu bölgeye topluca götürdüler, yol bitti, bir seyirgâh yapılmış, dürbünler yerleştirilmişti. Ağaçlardan yüzlerce metre uzakta karşı yamaçtaydık. Endemik ağaçları oradan seyrettik. Rehberimize araştırmacı akademisyen olduğumu söyleyerek ben daha yakından görmek istiyorum onlara dokunmak istiyorum dedim. Cevap kesin ve net. Onlar dünya mirası, nesli tükenmek üzere, başka yok koruma altında, bununla yetinmelisiniz dedi ve konuyu kapattı. Nemrut Dünyada insanların merak ettiği farklı bir yer, bir cazibe merkezi, burayı gezerken kıyasladım, kıymet, değer ölçülerimizi tekrar gözden geçirme fırsatı buldum. Dünya tarih mirasına, doğal mekânında bu kadar yakın olunmamalıydı. O devasa heykelleri, tümülüsü karşı tepenin yamaçlardan dürbünle mi izleseydik, Onlara dokunmayıp kafamızda acaba olarak mı kalsaydı, Tarihi uzaktan seyretmek daha ilginç olur muydu, daha fazla kıymet bulur muydu, ilgi artar, hayal ürünü nice hikâyeler efsaneler anlatılırımıydı. İki örnek ve sonuç, işte biz farklıyız, farkımız ortada, ama bu fark kıymet bilmemezlik. O endemik ağaçları çoğaltma olanağımız vardır,  bir eşi daha olmayan, tarihi kültürel değerleri bir daha yapa bilme şansımız yoktur diyerek. Bir sürü neden söylüyor, neden soruyordu.                    Benzettiğimi, kıyasladığımı sanmayın ama ortak anlayışımız bu önemsenmeyen, kıymeti bilinmeyen, değerlendirilmeyi bekleyen, yıkılan, çöken, kırılan, kopan, kaçırılan satılan, nice zenginliklerimiz var bunlardan biride yanı başımızda, içerisinde yaşayanların dahi farkında olmadıkları, mimari değerinden bihaber olduğumuz bir zenginliğimiz Balaban evleri. Anadolu yapı mimarisinin önemli örneklerinden biri, bütünsel değerlendirildiğinde kale kent, kültürüyle yapılmış devasa bir, toprak yapı. Vadiye bakan yüksek eğimdeki sırt denilen bölümde, toprak kale, sur özelliğini üslenmiş, sıra sıra bitişik üç dört katlı kerpiç evler. İç kısımda him hime ortak duvarla yapılmış, yüzlerce birbirine geçmeli, avlulu, bitişik bu evlerde, haberleşme kısa sürede sağlanır. Kaleiçi’de dâhil yapılaşmada, damdan dama bütün yerleşke dolaşılabilir. Savunma amaçlı yükseltilmiş ‘süğükler’ yapıya sağlamlık ve kullanım kolaylığı verir.

Kerpiç mimaride söz sahibi, İstanbul Teknik Üniversitesi Şehircilik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ocakçı Darende, Balaban, Aşağıulupınar’da yapmış olduğu incelemeler sonrası açıklamasında, yöremizi Türkiye’nin kerpiç cenneti olarak değerlendirmiştir. Balaban evlerinin kültürel bir miras olarak korunması gerektiğini dile getirmiştir. Üniversitelerin mimarlık kürsülerince ele alınıp incelenmektedir. Akademisyenlere tez konusudur. Mimari literatüre girmiş, makaleler yayınlanmıştır. üniversitelerinin desteğiyle Balaban evleri restorasyon projesi bir bütün olarak yapılmalı ve koruma altına alınmadır.                            

Bugün terk edilmiş haliyle bu evler, mirasçılar tarafından kolayca yıkılmakta bu tarihi değerlerimiz bir bir yok edilmekte, kaybolmaktadır. Özel mülkiyet olarak bu yıkımlara yerel yönetimlerin müdahale yetkisi yoktur. Korunmasıyla ilgili çalışmalar hızla yapılmalı bu çalışmalara Balaban Belediyesi istekli ve öncü olmalıdır,  Malatya Valiliği,  İl Özel İdaresi, KUDEB, Darende Kaymakamlığı, Mimarlar Odası ÇEKÜL Vakfı, alanda çalışmaları olan bütün kuruluşlar buna destek vermelidir. Gerekirse yeni bir Balaban kurulmalı ve yapılmalıdır, Balaban evleri korunmuş mimarisiyle beraber eski yaşamsal çeşitliliğimizi anlatan müze evlere dönüştürülmeli her evde bir kültürel tema işlenmelidir. Gezenler Buhariği tanımalıdır.                 

Darende ve Balaban Belediyelerinin üyesi olduğu Tarihi Kentler Birliği 1–3 Nisan 2011 günlerinde Malatya`da toplanacak. İnanıyoruz ki konu bu toplantıya taşınır, orada daha geniş ve belirgin anlatılır, önemli kararlar alınır.

Darende Turizm çeşitliliği artırılmalıdır, günler Darende’yi gezip görmeye yetmemeli, Darende, için günler konuşulmalı, gelenler birkaç gün kalmalı.