Musa Tektaş


Darendeli Hacı Mahmud Efendi


Meşîhat Arşivinden Belgelerle Darendeli Hacı Mahmud Efendi

 

İstanbul Müftülüğü cümle kapısının girişinde sol tarafta iki katlı kâgir binanın alt katı Meşîhat Arşivi, üst katı ise Meşîhat Kütüphanesi’dir. 

1826 yılında Ağa Kapısının Şeyhülislâmlara, 1836 yılında da kazaskerler, nakîbü’l-eşrâf ve İstanbul kadılıklarına sabit bir mekân olarak tahsisinden sonra ilmiye sınıfına mensup yüksek dereceli bu bürokratlar resmi faaliyetlerini burada sürdürmüşlerdir.  Onlara ait defter ve belge koleksiyonları da burada muhafaza edilmiştir.

Meşîhat Arşivi’nde, Şeyhülislâmlık Defterleri, Sicil-i Ahvâl Müdüriyeti Defterleri, Nakîbü’l-eşraflık Defterleri, Anadolu ve Rumeli Kadıaskerliği Defterleri, Mühür Tatbik Defterleri, Sicillât-ı Şer‘iyye Kayıt Defterleri ve 19. yüzyılda Şeyhülislâmlıkta teşekkül eden meclis ve dairelere ait toplam 5211 defter mevcuttur.

Ayrıca son dönem Osmanlı ulemasına ait yaklaşık altı bin civarında tercüme-i hâl (sicil) dosyası mevcuttur. Bu dosyalar içerisinde kadı, naib, müderris, dersiam, vaiz gibi görevlilere ait çeşitli bilgiler yer almaktadır. Bu sicil dosyalarında şahsın ismi, soyu, doğum yeri ve tarihi, eğitim gördüğü okullar, memuriyete tayininden emekli oluncaya kadarki serüveni, icazetnamesi, varsa yazdığı risaleler gibi muhtelif bilgiler bulunmaktadır. Bu sicil dosyaları Sicil-i Ahvâl Defterleri`yle beraber incelendiğinde daha teferruatlı bilgilere ulaşılabilmektedir.

Şeyh Hamid-i Veli Camii haziresinde 21 kabir mevcuttur. İlk defnedilen kişinin onun talebelerinden Şeyh Bedreddin Efendi olduğu bilinmektedir. Daha sonra Şeyh Hamid-i Veli ahfadından olanlar defnedilmiştir. Hazirede ahfaddan olmayan iki ya da üç kişi medfun bulunmaktadır. Bunlardan biri Şeyh Hamid-i Veli Medresesi Müderrisi ve Darende Müftüsü Sofuzâde Hacı Mahmud Efendi’dir.

Darende’nin ileri gelen ilim adamlarından h. 1241/1 Ocak 1826 Darende doğumlu Sofuzâde Müderris Hacı Mahmud Efendi’nin İstanbul Müftülüğü Meşihat arşivindeki Daire-i Meşihât-ı İslâmiyye Sicil Şubesi’ne verdiği 22 muharrem 1310/ 16 Ağustos 1892 tarihli terceme-i hal belgesini günümüz diline aktararak soru ve cevapları röportaj tekniğine uygun biçimde güncelleştirdik. Şimdi birlikte soruları ve cevaplarını okuyalım:

 

TOPRAKLARI GÜL KOKULU DARENDE

İsim mahlas veya künyenizle babanızın ismi nedir? Babanız memur ise hangi görevde bulunmuştur, rütbesi nedir, bilinen kimselerden iseniz hangi sülaleye mensupsunuz ve aile şöhretiniz nedir?

İsmim Hacı Mahmud Efendi, şöhretim Sofuzâde ve pederim ismi Mehmed Ağa’dır.

Hangi tarihte nerede dünyaya geldiniz? 

Bin ikiyüz kırkbir hicri yılının ortalarında Darende’de dünyaya gelmişim.

Hangi okullarda ders gördünüz, özel hocalardan hangi dersleri okudunuz, yabancı dillerde konuşup yazabiliyor musunuz? Telif eseriniz var ise hangi konulardadır. Resmi evrak niteliğinde diplomanız, icazetnameniz var mıdır? Her hangi bir memuriyette bulundunuz mu?

Darende kazasında gül kokulu topraklarda medfun olan büyük velilerden Şeyh Hâmid-i Veli kuddise sırruh’l-âli hazretlerinin cami-i şerifi yanındaki Sıbyân Mektebinde ilim tahsil edip Türkçe yazı sanatlarını öğrendim. İlme olan hevesimle Kütahya Sancağında Uşak Kazasına gidip orada Ayıntabi-zâde Hacı Ahmed Efendi Medresesinde okudum. Daha sonra Sivas’a gelip Gökmedrese’de Darendeli Hacı Salih Efendi’den bir müddet ilim tahsiline çalıştım. Hocamın izniyle Kayseri’ye giderek Kurşunludairede Ağcakoyun Müftüsü Hacı Ârif Efendi’den ders gördüm. Oradan da izin alarak İstanbul’a gidip Edirnekapısı yolunda Nişancı Medresesi’nde Kavalalı Yusuf Efendi’den Şerh-i Akayid ve Hayali tahsil ile meşgul iken Yusuf Efendi’nin vefatıyla Fatih Sultan Mehmed cennetmekân Hazretlerinin cami-i şerifinde eski şeyhülislam ve asrımızda şeriatcı demekle bilinen Kara Halil Efendi rahmetullah-i aleyhden Kadı Mîr ve Celali derslerini tamamlayıp elhamdülillah icazetnâme aldım. Bu ruhsatla İstanbul’dan Çorum’a gelerek tedris-i ilim ile iştigal ederek talebe-i ulûmdan ehil ve liyâkatlı olanları yetiştirmeye başladım. Onlara ruhsatnâme verip, ilim yaymalarını sağladım. Türkçe ilim okutup, okuyorum, Arabî ve Farisî lisanlarını da bilmekteyim telif eserim yoktur. Almış olduğum icazetnâmem elimde mevcuttur. Darende’de ilim yayma hizmetlerine devam etmekteyim ve okuttuğum birçok öğrenciye Darende’de icazetnâme verdim.

 

“HAMDOLSUN MAAŞ ALMADIM”

Devlet hizmetinde görevli olarak kaç yaşına kadar hangi hizmetlerde bulundunuz, bu esnada maaş, harcırah veya aidat olarak ne aldınız, hangi rütbe ve nişanlarla taltif edildiniz, hangi devlet adamının yakın hizmetinde hangi tarihler arasında bulundunuz, yabancı milletler tarafından verilen bir nişan var mıdır?

Çorum’da ilim öğretmekte iken vatan-ı aslim olan Darende’ye geldim. O zaman kasabanın harab ve ahalinin bahçe hanelerinde ikamet etmelerinden Darende Kasabası derunundaki müteaddid cami-i şerif ya yıkılmış ya da kapalıydı. Bunlardan sadece Şeyh Hâmid-i Veli kaddesallahu sırrahu’l-aziz hazretlerinin cami-i şerifi açık olduğundan civarındaki sekiz on odalı medresesinde ilim öğretmeye başladım. Ahalinin arzusu ve teklifi üzerine kendi halimle meşgul iken Darende Müftülüğü görevi tarafıma verildi. 36 Cemaziyelula 1308 tarihli yazıyla altmış beş yaşında tayin edildim halen bu görevi yerine getirmekteyim. Şimdiye kadar hamdolsun maaş almadım, harcırah ve ücret almadım ve bir memuriyette bulunmadım. Rütbe ve nişanım yoktur ve bir kimsenin de hizmetinde bulunmadım.

Görevden ayrılmış ise gerçek sebebi nedir, hakkınızda şikâyet, mahkeme kararı ve aldığınız bir ceza var mıdır? Güvenilirlik evrakınız var mıdır? Resmi evrak niteliğinde ferman, berat, icazetname, vesika sureti veya asıllarını sunabilir misiniz?

İstanbul Sultan Bayezid hazretlerinin medresesinde bin iki yüz yetmiş altı senesinde müteşekkil rüus-i hümayun imtihanına girip imtihan olduğuma dair elimde şehâdetnâme verilmiş ise de kendim Çorum’a gelip tedris-i ulum ile iştigal etmekte bulunduğumdan şimdiye kadar bir memuriyette bulunup ayrılmadım. Hakkımda şikâyet vuku bulmamıştır ve hakkımda mahkeme kararı yoktur. Allah’ın inayeti ile her hangi bir suç işlemedim, elimde rüus ve ferman-ı hümayun-i berât-ı âliye yoktur ve almış olduğum icazetnâmem mevcuttur.

Hakkınızda Darende Kaymakamı Mirsad Bey’in düşüncesi nasıldır?

“Tecreme-i hali verilen Darende Müftüsü emirlere uyan toplumda sözü dinlenen, doğruluğu ve dürüstlüğü ile düzgün bir duruş sergileyen, hizmetleri gönülden yapmaya her yönden vazifeyi layıkıyla yapar” demiştir.

Hacı Mahmud Efendi’nin camiyi yeniden tamirinden sonra ilave ettiği medresesi sayesinde Şeyh Hamid-i Veli (k.s.) Hazretleri Cami-i Şerifi ve Medresesi 19. yüzyılda da önemli ve hayırlı hizmetlerin yürütülmesinde kullanılmış, özellikle Hacı Mahmud Efendi zamanında burada çok önemli şahsiyetler yetişmiştir.  H. Hulûsi Ateş Özel Arşivinde bulunan bir mektupta Müftizâde Es’ad Efendi, bir mektûbunda Hacı Mahmud Efendi’nin Şeyh Hamid-i Veli Camii ile ilgisini şu cümlelerle açıklamaktadır.

“Hulefây-ı Nakşibendiyye’den ve Çorumlu meşhur Hacı Mustafa Efendi’nin halifelerinden ehl-i hâl ve kerâmet sâhibi ve 20 sene kadar Şeyh Hamid-i Veli Câmi’-i Şerîfi kurbündeki medresede yüzlerce talebeye ders okutan Seyyid ve Hâlid efendilerin hocaları, Hacı Mahmûd Efendi Hazretleri de Şeyh Hamid-i Veli Hazretleri’nin Darende’de bu Câmi’-i Şerîf derûnunda medfûn bulunduğunu ve birçok kerre murâkabe halinde gördüğünü söylerlerdi.”

Hacı Mahmud Efendi, Darende’ de bulunan Şeyh Hamid-i Veli Camii Haziresi’nde medfundur. Mezar kitabesinde ‘‘Ulema-i Kiramdan Eş-Şeyh Müftü Hacı Mahmud Efendi, 1319/1901’’ kaydı bulunmaktadır.

 

Hacı Mahmud Efendi’nin kabir kitabesi şöyledir:

 

Hüvel Hallakul Bari

Kılmadan cânın feda ermez kişi cânânına

Ben anınçün cânımı feda kıldım cânânıma

Tâ ezelden ruhum ol peymânenin atşânıdır

Sun ki saki bir sebâkım atşıma peymânıma

Şükür buldum devleti valsı nigârı merhaba

Kabrime ihlasu zikr ile gelen yârânım

Bak âh et şimdi bekâ dârındaki cevlânıma

 

Ayaktaşında ise Arapça bir ibare vardır:

Ya Hayy

Ya zâira bi kabrî

Hel i’teberte hâlî

Bil emse küntü mislik

Ğaden tesîru mislî

 

Türkçesi:

“Ey Kabrimi ziyaret eden kişi

 Benim bu halimden ibret al

 Ben senin gibi hayatta idim

 Sen de yarın benim gibi toprağın altında olacaksın”

 

Darende Tarihi’nde Rüsuhi Yıldız’dan alınan bilgilere göre, Hacı Mahmud Efendi’nin üç oğlu olduğu, bunlardan ikisi Müftü Mehmet Emin ve Rüştü Efendi’ler olup adı tespit edilemeyen diğer oğlu genç yaşta vefat ettiği bilgisi geçmektedir. 

H. Hulûsi Ateş Şehzadeoğlu Özel Arşivi’ndeki bir belge bize üçüncü oğlunun isminin Bekir Efendi olduğunu gösteriyor. Hacı Mahmud Efendi’nin oğlu Bekir Efendi’ye yazdığı mektubuyla yazımızı bitirelim:

 

“Oğlum Bekir Efendi’ye

Reşadetlü şeyh efendimizin (Çorumlu Mustafa Rumi Şirâni Hazretlerinin) sıhhat haberini genişçe bana yaz. Selamımı tebliğ ederek ellerini bilhassa öp. İhvanlara da selamımızı tebliğ et.

3 adet kitap gönderiyorum:

1 Dürrü Feyz (Cildi sani)

1 Şerh-i ebyat

1 Mecami’

Gözümün nuru evladım Bekir Efendi,

Bu kere 17 Ekim 1899 tarihli mektubunu aldım sıhhat ve selamette olduğun için Cenab-ı Hakka şükrettim. Bilhassa selam ederek gözlerinden öperim. Annen afiyette kardeşlerin sıhhatte olarak mahsus selam ile gözlerini öpüyorlar. Rüşdi ve Rasih ellerini öperler. Oğlum göreyim seni, ilim tahsil et dünyevî ve uhrevî büyük mertebelere ulaşmanı dilerim. Her an ve zaman hakkınızda Cenab-ı Allah’a hayır dualar ederim. İstemiş olduğun yukarıda isimleri yazılı üç cilt kitabın şimdiye kadar gecikmesi doğruca Çorum’a giden olmadığından ileri gelmiştir. Zikrolunan kitaplar bu defa Seydi oğlu Hacı Ali’yle gönderilmiştir. Aldığın zaman haber etmeni bekler her vakit sıhhat haberini kesmeyerek mektubunu peyder pey göndermeni diler Hallak-ı kerime emanet eylerim oğlum. 

Ceridzadelere ve teyzen çocuklarının gözlerini öperim. Akraba ve dostlara ayrı ayrı selamımı tebliğ edersin.

1 Teşrin-i sani 1315 (13 Kasım 1899)

Pederin Mahmud (Bend-i Huda Mahmud, Nakşibendî-i el-Halidi)”