Cemil Gülseren


Gizliden gizliye


Dünyanın diğer ülkelerinde durum nedir, nasıldır doğrusu araştırmış değilim ancak ülkemizde bir “Gizemli olmak” merakı çok yaygın görünüyor. Herkes, herkesin gizlerinin peşinde. Zaten oldum olası çok meraklı milletiz. “Sana ne kardeşim!” diyebilsek hiç olmazsa içimizden.

Nasreddin Hoca’ya yönelerek vatandaş sorar; “-Hocam bak bir sini baklava götürüyorlar.” Hoca; “-Bana ne kardeşim.”der. Bizimki hemen atılır; “-Ama hocam sizin eve doğru gidiyor tepsi.” Hoca bu defa da; “-Sana ne kardeşim.”der. Ne güzel cevap hem de. Biz duramayız. Mutlaka öğreneceğiz. Kim, kiminle, nerede, nasıl, ne zaman, niçin, sonra ne olmuş?...uzar gider. Ardı arkası gelmeyen sorularla maksat sırların ifşası. Efendim her şey açığa çıkacak.

Biz taziye vermesini bile bilmiyoruz canım. Ben çok duydum taziye ziyaretlerinde şöyle diyalogları; “-Ee nasıl öldü? (Cevap veriyorum: Ölüm meleği geldi, emaneti aldı ve gitti.) Nesi vardı? (El cevap: Kan şekeri, can sıkıntısı, dolaşım sorunu derken şöyle bir dolaşmaya çıkmış derken ecel şerbetini içivermiş..) Niye öldü? (Dedik ya işte. Canı sıkılmış, gitmek istemiş. Sizden, bizden usanası gelmiş. Ecel yetmiş, ömür bitmiş.) Hiç bir şeyi yoktu. Gayet iyiydi. (Evet öyleydi sadece By-Pass olmuştu.) Daha dün görmüştüm. Sapasağlamdı. (Oysa dünle bugün aynı şey mi? Dün dündür değil mi? Dün bugünün garanti belgesi sayılır mı?) Rahmetlinin bir aspirin bile aldığını duymadım. (Sanki marifetmiş gibi. Keşke alsaydı. Hoş alanlar ölmüyor mu sanki.) Bu konuşmaların hepsine tanık oldum. Daha başka örneklerine sizler de tanık olmuşsunuzdur. Sen taziyeni ver, duanı oku ve git. Sana ne kardeşim? Nesi var, nasıl öldü sorularıyla acılı aileyi yeniden acılara gark etmeye hakkımız var mı?...

Günlük hayatımızda ne kadar çok konu ile ilgili kelime ve kavram var farkında mısınız? Fiş, fişleme, deşifre, ifşa, dinleme, izleme, takip, istihbarat, haber alma, dedektif, hafiye, ajan, muhbir, tanık, gizli tanık, ihbar…uzar gider. Odaklarımız, odalarımız, planlarımız, kurumlarımız her tarafımız, içimiz dışımız gizli. Açık yani şeffaf olanlar sayıca daha az neredeyse. Bu kadar düşkünüz gizliliğe, gizli görünmeye. Rağbet böylelerine. Derin mi derin hadiseler o denli içimize işlemiş ki açıklık hiç göze görünmüyor. Gözde de değil zaten. İlle gizemli kalacaksın. Bir taraftan o gizliliklere sığınacaksın, oralara dayanacaksın. Derin dostların,, gizli güçlerin olsun yeter. Unutulmaya ‘Su destisi su yolunda kırılır.’ Hem sonra ALTTAN KUYU KAZAN ÜSTTE KALMAZ. Sanki savaştayız. Savaştığımız kim? Yanındaki meslektaşın, önündeki arkadaşın, ardındaki kardeşin, solundaki komşun, sağındaki vatandaşın. Hep birbirimiz. Yok efendim ille birileri birilerine çalışacak, yaranacak, yükselecek. Birileri birilerini gammazlayacak ki payelene. İtibar ettiğimiz şeylere bakın. Herkes dinleniyor. Niye? Güven bunalımı var da ondan. Sonu iyi görünmüyor bu işin. Güvenlik kamerası hırsız için, eşkıya için, suç için suçlu için iyi, güzel. Gözetleme meraklısı amirler için ne keyifli? Kim kiminle, kim kimin odasında. Abarttık ki sormayın. Milletçe rahatsızız. Milletçe güvensiz. Gözetleyen gözetleyene. Kimsenin zaten bir şey sakladığı da yok artık. Ayan beyan, apaçık.Saklımız, gizlimiz ne gezer. Mahremiyet de kalmadı ya hoş.

DELİNİN ZORUNA BAK

Teknoloji delisi olduk. Dizi delisi olmuştuk, internet bağımlısı da olduk. Eskiden para delisi, kadın delisi yaftaları çok söylenirdi. Bunlara yenileri de eklendi. Deliliklerimiz öylesine çoğaldı ki. Bize bir şeycik olmaz. Biz şerbetliyiz. Acı patlıcanı kırağı çalmazmış. Altın pas tutmaz, deli de yas tutmaz o zaman. Biz ki sevdiğimize deli gibi aşığım diyen milletiz. “Seni deliler gibi seviyorum.” demez miyiz? Yalan ha..Aklı olan inanmaz. Aklımızı nerede yitirdik demek istemiyorsanız her deliye gönül vermeyin. Rabbimizin bize sunduğu en büyük nimet; akıl. En güzel armağan yaratandan. Şamanlar kötü ruhların çıkıp gitmesine imkan sağlamak için kafatasında delikler açarlarmış. Çözümü kafayı delmekte bulmuşlar. Biz mi? Kafayı çekiyoruz ya işte. Bazısı da kafa bularak yitiğini arar. Herkesin kafa bulması kendine. Olmayacak işe kalkışmak kimine göre delilik, kimine göre de dahilik. ‘Delidir ne yapsa yeridir.’ Diyerek ürksek de, korksak da sempatimiz eksilmez onlardan. Deli tutkundur, düşünmez; akıllı iman eder ama düşünür. Akıllı tereddüt ederken deli çoktan hedefe varmıştır bile. Seveceksen öyle seveceksin ancak kimse de bir delinin ipiyle kuyuya inmez.

Kuyu, çoğu zaman dibini görmediğimiz derinlik. Çukur ve çamur. Karanlık mı karanlık. İçinde ne var ne yok bilemezsin. Taş mı var, yaş mı? Allah bilir. Atalar boş söz söyler mi; Bir deli bir kuyuya bir taş atmış; kırk akıllı çıkaramamış.

Siz kimden yanasınız? Deliden mi, akıllıdan mı yoksa KARANLIK GÜÇLERDEN pardon kuyulardan mı? Cevap vermeden önce aklımızı kullanırız değil mi?