Cemil Gülseren


Bu da geçer yahu!


 Dün-Bugün-Yarın kelimeleriyle ömrümüzü geçiririz. Dünü yaşadık. Anı yaşıyoruz. Yarın Allah büyüktür. Karşılaştırırız, geçmişi anarız, geçmişi anlatırız. Geçmişe ‘Mazi’ deyip geçemeyiz. Üstad Yahya Kemal veciz bir şekilde ifade etmişlerdir. ‘Kökü mazide olan bir atiyim’ diyerek konumumuzu tespit etmişlerdir. Değerlerimiz, örfümüz var. Zaman zaman unutsak da unutmasak da; ara ara saptırsa da, sapsak da bizim bir çizgimiz vardı. Göreneklerimiz vardı. Biz nilüfer çiçeği gibi köksüz değildik. Hele de biz tarihin en köklü, en güçlü, milletlerinden biriyken bu ne köksüzleştirme gayretidir? Çok uğraştılar çok bizim dilimizle, kültürümüzle, nüfuzumuzla. Topla, tüfekle değil. Filmlerle, müziklerle CD’lerle, dizilerle kanal kanal, boy boy oğlanlı kızlı dizilerle temeli sarstılar, sarsıyorlar. Aile adına, millet adına, ahlak adına, değer adına ne varsa yıkma çabaları, son sürat. Önce yumuşattılar, moda adı altında çağdaşlıkmış diye de cilalayıp, parlatıp sundular. Kandık, aldandık, yoldan çıktık. Çağa çocuğa laf geçmez oldu. Aile çatışma meydanı oldu. Gerilimler, cinnetler, evden kaçmalar, laf dinlememezlik aldı başını gidiyor. En kötüsü de bütün bunlar kanıksatıldı, olağanlaştırıldı. Cinayetlerin önü ardı incelensin. Suskun psikologlar, sessiz sosyologlar siz sadece akademik yükselme için mi çalışma yaparsınız. Toplumun neresindesiniz? Neredesiniz?

Bitki ilaçları pazarlayan doktorlar, sizden çok çok aktifler. Sizin o denli etkinliğiniz yok. Siz ne yaparsınız? Son yıllardaki toplu cinayetler, cinnetlerle nereye gidiyor bu toplum?

Biz böyle miydik? Biz bu muyuz? Ne oldu bize? Büyü mü yaptılar? Siz de bozun o zaman. Nazar mı değdi bize? Siz de kurşun dökün o halde. Ne yaparsanız yapın. Bozun büyüleri. Kurşun sıkanları durdurun da… Yapın bir şeyler.

“Giden gider kalan sağlar bizimdir” mi diyeceksiniz?

En iyi psikologlar, en çok anti depresyon ilaç veren mi yani?

Toplum mühendisleri ya siz? Televizyonda haberlerin arasına sıkıştırılmış birkaç dakika ile komplo teorilerinden söz etmekle her şey bitiyor mu? Bütün bunlar teşhis bile değil, olsa olsa tesbit. Ya tedbir?..

O yönden kimse bir şey demiyor. Herkes korkuyor. Ahlaki çöküş yaygın. Dürüst müyüz, yalan dolanımız var mı? İkramımız Allah rızası için mi? Sözümüz ne sözü? Selamı unuttuk, tebessüm özürlüyüz. Hangi ikram?! Bilimde, eğitimde gelemediğimiz yerlere modada, magazinde ulaşmışız ya.                                                                      

Kapalı Kapılar                                         

Olan bitenden haberdar olmak istiyoruz, şeffaflık istiyoruz. Açılımların açıklılıkla yürümesini istiyoruz. Nereye açılıyoruz? Ne kadar açılacağız bilmek istiyoruz?

Bütün bu olumsuzluklar hep böyle sürmez elbet. Biter inşallah. Böyle kalmaz. Ne buhranlar atlattı bu millet. Bunu da atlatacağız. Bu da geçecek. Üzülmeyin meyus olmayın yeter ki.

Behçet Necatigil’in dediği gibi ‘Geliriz de kendimize gelmemiz uzun sürer’

BİR DİLEK TUTTUM

Ben bebeğim; doğal beslenmek istiyorum. Özel ilgi ve bakım istiyorum. Hakkımdır.    

Ben çocuğum sevgi istiyorum. İyi örnek, güzel davranış, tatlı dil istiyorum.

Ben gencim; önce anlayış istiyorum sonra iş istiyorum, sonra da eş istiyorum. Bunları bana sağlayacak aile istiyorum. Sosyal devlet istiyorum. Çünkü ben gencim, çünkü ben yarınım. Bugün siz ne ekerseniz onu biçersiniz, biçeceksiniz de. Gencim ben çok şey bekliyor, çok şey istiyorum. Anlayacağınız kanı deli akan ben çok şeye açım, çok şeye muhtacım.

Ben yetişkinim. Adam yerine konulmak istiyorum Fikrim sorulsun, danışılsın istiyorum. Bilgi ve birikimim bilinsin istiyorum. Bende güç var, iş var, emek var değerlensin, değer verilsin istiyorum, beni yok saymayın istiyorum.

Ben yaşlıyım. Hepinizin büyüğüyüm. İsteseniz de istemeseniz de ömrünüz var olursa buraya geleceksiniz. Yeniden çocuklaşırım ben. Alınganım ben, kırılganım hem çünkü ben yaşlıyım. Bir köşeye atılan bir eşya değilim. Sayılmak istiyorum, anılmak istiyorum. Eli öpülmek istiyorum. Geldiğimde karşılanmak, gittiğimde uğurlanmak istiyorum. Çok şey mi istiyorum? Sadece ama sadece insanca yaşamak istiyorum. Sadece emekli ikramiyemle, maaşımla anılmak istemiyorum. Anıları yarınlara taşıyan gelenek görenekleri yaşatan ailemizin, kültürümüzün, milletimizin değerlerini yarınlara aktarmak sorumluluğunu taşıyorum.

Gelin hep beraber bir yerde buluşalım, görüşelim. Nerede mesela; bayramlarda, evlerde, odalarda, haydi hep beraber, hep birlikte ne olur yalnızlığımızı aşalım, akrabaları dolaşalım, insan içine, dosta karışalım. Barışalım ki milletçe yaşayalım.