Cemil Gülseren


Gülmekle gül olmak


19 Temmuz ila 25 Temmuz 2009 tarihleri arasında Darende’de bir haftalık “SEV SEVİL” Projesi içinde bulmuştuk kendimizi. AB kapsamında ki bu projede 40 öğrenci ağırlanmıştır. Es-Seyyid Osman Hulusi Efendi Vakfının çok önemli gayretleri, son derece özverili ‘ev sahipliği’ projeye katılan öğrencilerin tamamının memnuniyet verici genel değerlendirmelerinden de anlaşılmıştır. Bu değerlendirmeye bizzat şahidim. Misafir konuşmacıların İngilizce olarak yaptıkları değerlendirmeleri, Türkçeye tercüme eden görevliler ayrıca kaynaşmada da başarılı idiler. Görevlerini son derece titizlikle tamamlamışlardır. Sevmekle sevilmek de mümkündür. Bunu gördük ve yaşadık.

 “Sev Sevil” projesine katılan ülkeleri ismen zikredeyim: Azerbaycan, Ermenistan, Filistin, İngiltere, İsrail, İsviçre, Türkiye. Özellikle Ermenistan, İsrail ve Filistin’den gelen gençlerin yorumlarını yakından dinledim. Üst bir program olduğunun vurgulandığı, zorun başarıldığı söylenmiştir. “Zoru bozduk” denmiştir. Darende sevgiye ev sahipliği yapmıştır. Barış merkezi olmuştur. Ayrılırken buruk bir huzur duyduk. Burada farklı bir huzur bulduk. Bunların dışında bir misafir genç aynen şöyle başlamıştı söze;

“Dünyanın dört bir yanından gelen kardeşlerim,

Değişik kültürler, resimler gördük. Çok önemliydi, çok zordu. (Hakikaten de geldikleri ilk bir iki gün çok zorlanmışlar. Ortam bayağı gerginmiş. Katılan ülkelerden de tahmin edersiniz. Ama sonra farklı bir huzur, farklı bir hava. İşte bu işin sırrı, özü..) Siz bu zoru başardınız. (Projeyi yürüten, sorumluluk alan ekibe söylenmiştir bu teşekkür sözleri. Fazlasıyla yorulmuşlardır, hak etmişlerdir. Biz de teşekkür eder, yürekten tebrik ederiz. Ben hep söylerim marifet elbette iltifata tabidir. Zira iltifatsız meta zayidir. Boşuna değildir bu veciz beyt.. Az da olsa gerçeği görüp hakkı teslim etmek lazım. Konuk gencin konuşmasına yine dönelim. “…Burada politikayı unuttuk.. Sevdik, sevildik. Sevmeyi öğrendik. Unutmayacağız. Darende’yi, evimizi. Tekrar geleceğiz. Burada siyaseti bıraktık. Birbirimizi anlamaya alışıyoruz..” 

Bu cümlelerin ardından sizin de aklınıza geldi mi Allah’ın Arslanı Hz. Ali (R.A.) Efendimizin şu anlamlı güzel sözü: “ İNSAN BİLMEDİĞİNİN DÜŞMANIDIR.” İletişimin sırrı da burada. Bilmek lâzım. Bilinmek gerek. En güzeli de bilerek anlamak, anlayarak sevmek. Körü körüne değil.

Hazeyn Darendeli

Yukarıda izlenimlerimi sunduğum projenin bir yerinde de benim bir sunumum vardı. 24 Temmuz 2009 Cuma günü saat 15.00-17.00 arasında tarafımdan verilen seminerde konuk gençler HAZEYNCE hakkında bilgilendirilmiştir. Bilindiği gibi bu dil Darende’nin özel dilidir. Türkiye Türkçesindeki üç gizli dilin biri de bu dildir. Özellikle gezgin satıcıların, çerçilerin, göz tabiblerinin, zanaatkarların, çakı, tarak, toka (kekilcek)  gibi el sanatı yapım ustalarının, kitapçı, esansçı gibi hâlâ Darende ile özdeşleştirilen ve yakın zamanlara kadar büyük şehirlerde görmeye alışık olduğumuz satıcı Darendelilerin dilidir. Bir hemşehri dilidir desek de olur. Kelime sayısı 200 civarındadır. (Bu konuda ayrıntılı bilgi için bakınız: Darende’nin Gizli Dili “Hazeynce”, Cemil Gülseren, Afyon Kocatepe Üniversitesi, Sosyal Bilimler Dergisi Cilt 11/ Sayı 2/Şubat 2001. Ayrıca bu yazıya internet ortamında da ulaşabilirsiniz.) Burada bir konuya da dikkat çekmeden geçemeyeceğim. Bu kelimeleri yayınlamakla, tesbit etmekle, sıralamakla bu dili ne öğrenmiş olursunuz ne de öğretmiş olursunuz. Öyle olmuş olsaydı evinde, elinde İngilizce-Türkçe sözlük olan herkes şakır şukur İngilizce konuşurlardı. Hiç de öyle değil değil mi? Bu bizim özelimiz tamam. Başkası bilmesin tamam. Sırrımızı ifşa ettiniz de diyebilirsiniz.. Hazeynceyi konuşmak, cümleleri sektirmeden sıralamak öyle o kadar basit değil Hazeynler. Yurdun dört bir yanındaki esnaf hemşehrilerimizin yanlarında çalışan elemanların %80’i o şehrin insanı. Hemen hepsi de Hazeynceye arifler. Hani noldu beyler? Cortlaşmayalım. Merak etmeyin. Sen hazine gibi değerlerine, görgülerine, kültürüne sahip çıkarsan ağyarın üç beş kelime öğrenmesi ile bu dil özellikten çıkmaz da genelleşmez de. Benim asıl uzmanlık alanım da Türk Dilidir. Ben bir dilciyim. Değil Darende dili bütün Malatya’nın Ağızlarını inceledim. O da Türk Dil Kurumu tarafından yayınlandı (Yrd. Doç. Dr. Cemil Gülseren, Malatya İli Ağızları,- İnceleme, Metinler, Gramer, Sözlük-,TDK Yay., Ankara,2000)

Darendeli asıl kökleşmiş, gelenekleşmiş ticari ahlakına, aile hayatına, mahalle dayanışmasına sahip çıkmalı. Biz biliriz ki Darendeli’de YASAK yoktur. KAÇAK yoktur. Her şeyleri YASAL’dır. Yine biz biliriz ki Darendeli kütüp hatmeder, milih tekellim narelerler. Hâlâ öyle miyiz?

 

cemil.gulseren@usak.edu.tr