Somuncu Baba'nın uğradığı kadim şehir “İslam’ın Kubbesi” Ahlat

Önemli tarihi olaylara tanıklık eden Ahlat, sinesinde 1000 yıllık bir birikimi barındırmaktadır.

Somuncu Baba
Gündem 13.09.2022 17:13:00 4061 0

Bu yazı dizimizde Somuncu Baba Hazretlerinin uğradığı kadim şehirlere dair bilgiler vereceğiz. Şehrin tarihi, kültürü, sanatı, edebi şahsiyetlerini tanıtacağız.

Anadolu’nun manevi mimarlarından Somuncu Baba Hazretleri, ilk eğitimini babası Şemsettin Musa Kayseri’den aldıktan sonra ilim tahsili için Şam, Tebriz, Erdebil ve Hoy şehirlerine uğramıştır. Horasan erenlerinden olan Şeyh Hamid-i Veli Hazretleri Orta Asya’dan Anadolu’ya geçerken kadim şehir Ahlat’a uğramış bir müddet burada irşad vazifesine devam etmiştir.

İslam’ın Kubbesi “Ahlat”

Önemli tarihi olaylara tanıklık eden Ahlat, sinesinde 1000 yıllık bir birikimi barındırmaktadır. Birçok medeniyete beşiklik eden Ahlat’ı Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sanat Tarihi Öğretim Üyesi, Ahlat Selçuklu Meydan Mezarlığı ve Eski Ahlat Şehri Kazı Başkanı Dr. Öğretim Üyesi Mehmet Kulaz’dan dinleyelim: “Türkiye’de yaşayan 83 milyon nüfusun Ahlat’a biraz vefa borcu var. Ahlat’ı kısaca tanımlarken Anadolu’nun giriş kapısı cümlesini kurarız. Tarihi geçmişe baktığımızda bu cümleyi fazlasıyla hak ediyor. Çünkü Anadolu’nun fethinde Ahlat çok önemli bir misyon üstleniyor. Üs görevi görüyor. Bu nedenle biz Ahlat’a Anadolu’nun giriş kapısı deriz. Buradaki tarihi eserler içinde Anadolu’nun tapu belgeleri deyimini kullanırız. Ahlat’ın geçmişi aslında Tunç çağına kadar gidiyor. Özellikle eski kalede yaptığımız kazı çalışmalarında elde edilen veriler, Ahlat’ta ilk yerleşimin şimdiki bulgulara göre M.Ö. 3000’lerden itibaren başladığını gösteriyor. Ancak Ahlat’ı bugün gündemde tutan Orta Çağ bölümündeki faaliyetler ve günümüze bıraktığı kültür mirasıdır. Ahlat özellikle 1018’den itibaren Orta Asya’dan gelen Türklerin akınlarına şahitlik yapıyor. 1071’de  Malazgirt Zaferinden sonrada tamamen fethedilerek üs haline getiriliyor. Buradan Malazgirt’e geçen Sultan Alparslan’ın orduları burada konaklıyor, hareket merkezi olarak Ahlat’ı kullanıyor, Malazgirt’e buradan hareket ediyor. Bu nedenle Ahlat’ın bizim için çok büyük bir önemi var. Anadolu’nun fethide aslında Malazgirt Zaferinden sonra büyük oranda gerçekleştiriliyor. 12. ve 13. yüzyıllarda Ahlat, çok önemli bir şehir konumunda bu dönemde Selçuklulara bağlı Ahlatşahlar burada hakim ve Ahlat başkenttir. Bu dönemde Ahlat, Kubbetül İslam olarak birçok kaynakta zikrediliyor. Bu ünvanı hak eden Belh, Buhara var. Ahlat üçüncü şehirdir. Bu dönemde özellikle 13. yüzyılda Ahlat’ın 300.000’e kadar nüfusu çıkıyor. Ahlat, Erzurum’un 2,5 katından fazla vergi veren şehir konumundadır. Oradan yola çıkarak ta bir nüfus tahmini yapılabilir. Ahlatşahlar dönemiyle birlikte sanat, kültür, ilim ve ticaret merkezi haline geliyor. Hatta bir kaynakta Karadeniz’de Ahlatlıların teknelerinin battığı söyleniyor. Öyle bir kayıt var. Ahlat bu dönemde çok çok önemli bir merkez. Aslında mezar taşlarına baktığınızda bu birikimi görmek mümkün.

Ahlat Selçuklu Meydan Mezarlığından bahsetmek gerekirse şunları söyleyebiliriz. Ahlat Selçuklu Meydan Mezarlığı 210 dönüm araziyi kapsıyor. 6-7 tane daha mezarlık var. Birçok kümbet, cami, medrese, han, hamam vs. birçok kültür varlığı bölgede bulunuyor. Ahlat’ın 13. yüzyılda özellikle 300.000 nüfuslu bir şehir olduğunu kabul etmek mantıklı bir varsayım olacaktır. Meydan mezarlığının içerisinde Kadılar Mezarlığı ve Seyyidler bölümü, Kadılar bölümünde 45 tane mezar taşı günümüze ulaşmış. Bunların 14 tanesinde isim tespit ettik. Bunlar o dönemin dini hükümlerine göre karar veren Hâkim ve Savcılarıdır. En nitelikli, en abidevi eserler bu alanda bulunuyor. Diğer bölüm ise Seyyidler bölümü. Çünkü Ahlat aynı zamanda Sühreverdi Tarikatı’nın da merkezi. Seyyid Hüseyin Ahlat’ inin Sühreverdi Tarikatının liderliğini yaptığı merkez olduğu için burada bir de Seyyidler bölümü bulunuyor. Seyyidler bölümünde mezar taşlarının biraz daha mütevazi olduğunu görmek mümkün. Mezar taşlarında çalışırken Epigrafik çözümleme de yapıyoruz. 1200’e yakın mezar taşında liken temizliği yaptık. 1400’e yakın şahide veya sandukasında epigrafik çözümlemesini gerçekleştirdik. 1300 taş’ta blokaj düzeltmesi gerçekleştirdik. Yaklaşık 200 tane kırık mezar taşının restorasyonunu gerçekleştirdik. 30 dönüm arazide zemin düzenlemesi peyzaj yaptık.

Aslında kazı çalışmaları Cumhurbaşkanlığının himayelerine alındıktan sonra buraya ilgi arttı. Bizde bu ilgiye cevap vermek adına her gün birazda üstüne bir şeyler ekleyerek hazırlamaya gayret ediyoruz. Umarım başarılı oluruz.

Ahlat aslında Orta Asya ile Batı arasında tampon bölge konumunda olmuş. Verimli toprakları, jeopolitik durumu etkili olmuş, lakin birçok Devlet’in gözü hep Ahlat’ta olmuş. Romen Diyojen’’in sefere çıkarken hedefinde Malazgirt’ten çok Ahlat var. Ahlat’ın fethi var. O nedenle Ahlat’ı çok çok fazla önemsiyoruz. Anadolu’nun giriş kapısı derken bunları kastediyoruz.

Sanatsal yönden de baktığımızda Ahlat’ta 7 tane mezarlık var. Şimdi çalıştığımız mezarlık Ahlat’taki en büyük mezarlık. 210 dönüm çevre duvarı içerisinde kalan kısım ama yaklaşık 300 dönüm araziyi kapsayan büyük bir mezarlık. Türk-İslam tarihinin en büyük mezarlığı. Burada yaklaşık 9500’i yüzeyde mezar taşı bulunuyor. Toprak altında da birkaç bin mezar olduğunu tahmin ediyoruz. Çünkü her geçen gün yaptığımız çalışmalarda yeni mezarlar ortaya çıkıyor. Örnek vermek gerekirse bu sene yaptığımız çalışmalarda 60’ın üzerinde yeni mezar çıkardık. Bu bayağı bir iyi rakam. Bunun dışında diğer mezarlıklarda da araştırmalarımız var. Genel olarak baktığımızda hatta bazı ziyaret eden meslektaşlarımız Ahlat için mezarlıklar şehri ifadesini kullanırlar ama aslında Ahlat bizim için bir kültür şehri gözüyle bakıyoruz. Ahlat’ta mezarlıkların haricinde 2 tane kale var. Birincisi Selçuklu Kalesi diğeri de Osmanlı döneminde Kanuni Sultan Süleyman döneminde tamamlanmış Sahil Kalesi var. Camiler, medreseler, hanlar, hamamlar, türbeler, kümbetler çok çok fazla. Bu nedenle Ahlat’ı günümüzde tanınır hale getiren Orta Çağ dönemine ait kültür varlıkları da diyebiliriz. Daha ziyade Osmanlı öncesi Selçuklu ve diğer kültürlere ait sanat eserleri ön plandadır. Ahlat’taki mezarlıklar aslında en çok ilgi çeken, en çok ziyaret edilen kültür varlıklarıdır. Az evvel ifade ettiğim gibi, Anadolu’nun tapu belgesi gözüyle bakıyoruz. Mezarlıkta sadece Selçuklu Meydan Mezarlığında 1800 civarında nitelikli, abidevi diyebileceğimiz mezar taşı var. Anadolu’nun diğer mezarlıklarında görülmeyen bir unsur burada yaklaşık 500 mezar taşında Usta kitabesi imzası var. Usta kitabesi imzası taşıyan mezar taşı Anadolu’da çok fazla görülmez. Birkaç tane Akşehir’deki mezar taşlarında var. Nasreddin Hoca müzesinde yanılmıyorsam. Bir de Tokat’ta öyle bir mezar taşı var. Usta kitabesini taşıyan. Fakat burada 500’ü aşkın Usta mezar taşı var. Bu ana kadar ki tespitimiz. 32 tane de Usta ismi tespit etmiş durumdayız. Aslında bunlara Usta’dan ziyade Sanatkâr demek istiyorum. Çünkü mezar taşlarına baktığımızda boyutları 4 metreyi bulan şahideleri ve çok muazzam işçilikli sandukalarıyla bunların her biri birer şaheser. Bu sanatkârlar aynı zamanda mimari de çalışmışlardır. Belki 13.-14. yüzyılda Ahlat’taki sanat ekollerinin etkili olduğunu söyleyebilmek için Sivas Divriği Ulu Cami Şifahanesini örnek vermek gerekiyor. Çünkü o eseri ortaya koyan Ahlatlı sanatkarlardır. Yine Tercan’ın Mama Hatun Türbesinde çalışan Ahlatlı sanatkarlardır. Gevaş Halime Hatun kümbetini yapanlar Ahlatlı sanatçılardır. Burada da zaten Ahlatlı sanatçıların çok çok önemli eserleri bulunmaktadır. Bunlardan bir tanesi Emir Bayındır Kümbeti’dir. Bu saydığımız mimari Ustalar aynı zamanda mezar taşı yapan Ustalardır. O nedenle mezar taşı sanatkârlarını basit birer Usta olarak görmemek gerekiyor. Burada gördüğümüz mezar taşlarını aslında Anadolu’nun diğer yörelerinde farklı olarak görmekte gerekiyor. Benzer yönleri illa ki vardır. Ama bu mezar taşlarının kendine has özellikleri vardır. Van Gölü çevresinde daha çok gördüğümüz bir üslup özelliği gösteriyor. Bunlar Gevaş’ta Selçuklu Mezarlığı var. Yine Erciş’te mezarlık var. Benzer özellikler gösteren. Yine Norşin’de benzer mezar taşları var. Ancak hiçbiri Ahlat’taki mezar taşlarının abidevi boyutuna ulaşamıyor. 12. Yüzyıldan itibaren bir mezar geleneği başlatılıyor. Merkez Ahlat olmak üzere etrafını etkileyen bir sanat üslubu var. Ahlat taşı andezit tüf, biraz gözenekli bir taş, suyu fazlasıyla emebilme özelliği var. Bu taş mimaride de kullanılıyor. Bütün yapılarda da eskiden bu taş kullanılıyordu.

Çok ilginç tespitlerle de karşılaşıyoruz. Genç yaşta ölmüş birine yapılan ağıt bizi fazlasıyla etkiliyor. Ya da Anne ve iki oğlunun mezarlarını yan yana görünce etkileniyoruz. Hatta Anne’nin mezarının üstüne çocuklarının acısına dayanamayarak vefat eden falan Hanım’ın mezarıdır şeklinde ibarelerle karşılaşıyoruz. O bizi gerçekten duygulandırıyor. Ecdadın hassasiyetini göstermek adına söyleyeyim. Sandukalar aşağıda olduğu için alçakta olduğu için hiçbir zaman Sanduka ’ya ayet işlemiyor. Yüksekte kalan Şahidelere ayetleri işliyor. Sanduka ‘ya hadis veya şiir gibi başka yazılar işliyor. Yani ayete hürmetini orada da göstermeye ecdad gayret etmiş.

Ahlat’a her şeyden önce herkesi bekliyoruz. Türkiye’de yaşayan 83 milyon nüfusun Ahlat’a biraz vefa borcu var. Çünkü Anadolu’nun fetih sürecinde çok önemli bir misyon üstleniyor. Anadolu’nun giriş kapısıysa ve Anadolu’nun tapu belgeleri burada bulunuyorsa herkesin buraya biraz vefa borcu vardır. Herkes bu vefa borcunu birazcık olsun ödeyebilmek için en azından buraya gelmeli, burayla yüzleşmeli, buradaki kültür varlıklarını görmeli, onu teneffüs etmeli diye düşünüyoruz. O nedenle herkesi buraya bekliyoruz. Biz buradayız, her kim gelirse onlara refakat etmeye rehberlik etmeye Ahlat’ı tanıtmaya hazırız. Son olarak şunları ifade edelim. Gençlerin Ahlat’a ziyareti bir hayli arttı. Artık gençlerimizin bizim Milli Kültürümüz geçmişiz açısında biraz daha duyarlı olmasını umut ediyoruz. Tüm gençlerimizi Ahlat’a özellikle Kültür Mirasımızı tanımaya yönelik olarak buraya bekliyoruz.”