THY´den jest

THY`den jest

THY´den jest
Kültür-Sanat 31.01.2010 23:04:00 7599 0

Türk Hava Yolları’nın dergisi Skylife Ocak sayısında Darende’nin de içerisinde yer aldığı sayfalarında Malatya’yı tanıttı. Kısa bir süre önce ilçemize gelerek turizm alanında incelemelerde bulunan Coşkun Aral’ın kaleme aldığı yazı, Darende’den karelerle süslendi.

Türkiye’nin Kayısı Bahçesi Malatya

Doğu Anadolu’nun sarp dağları arasında yemyeşil bir vahayı andıran Malatya, kayısı bahçeleri, renkli çarşıları, zengin tarihi ve dinamik şehir hayatıyla ilgiyi hak ediyor.

Çok bilinmez ama kirazı ve dutu da boldur Malatya’nın. Eskilerin ‘mişmiş’ dediği kayısı ise adeta baş tacıdır kentin. Adına türküler yakılan, gazeteler kurulan kayısıyı, kebaptan kolonyaya dek pek çok yerde değerlendirmiş yöre insanı. Kayısı kadar ünlüleriyle de gurur duyar Malatya. İsmet İnönü ve Turgut Özal gibi iki cumhurbaşkanı çıkarmış, Kemal Sunal’ı yetiştirmiştir. Malatya sevgisi bambaşkadır, bunu da en iyi Malatyalılar bilir. Kentin trafik kodunun 44 olmasının bile bir anlamı vardır Malatya’da. Dört dörtlük bir şehirdir çünkü. Kimine göre ‘Doğu’nun Paris’i’, kimine göre ‘Batının en Doğusu’dur…

Anadolu kaplanı

Dört büyükleri dize getiren, üç ünlü Brezilyalıya forma giydiren Malatyaspor, kentin 80’lerin sonunda ulaştığı seviyenin spordaki yansımasıydı bir bakıma. Görkemli tarihine karşın, kabuğuna çekilmiş küçük bir Anadolu kenti görünümündeki Malatya’nın kaderi 1980’li yıllarla birlikte değişti. Geniş tarımsal üretim potansiyelini modern sanayiyle birleştirmeyi başaran kent, hızlı bir ekonomik gelişme süreci yaşadı. Köklü bir akademik geçmişe sahip olan İnönü Üniversitesi’ne yapılan yatırımlar, kentin sosyal yaşamında da önemli değişimleri beraberinde getirdi. Kısa zamanda eski yapıların yerini apartmanlar, mahalle bakkallarının yerini çok katlı alışveriş merkezleri, yer sofralarının yerini restoranlar, at arabalarının yerini lüks otomobiller, sokak panayırlarının yerini sinema ve tiyatro salonları aldı. Caddeler, kafeler ve sinemalar, üniversite eğitimi için kente gelen gençler tarafından doldurulur oldu. Ve dünün suskun Anadolu kenti, Doğu’nun yükselen yıldızı oluverdi...

Bugün, o günlerini özlemle ansa da, Anadolu’nun Doğu’sunun Batı’ya açılan en önemli kapılarından biri Malatya. Şehir merkezindeki otomobil yoğunluğu ve caddelerdeki kalabalık, büyük bir kente geldiğimizin ipuçlarını veriyor. Şehir merkezini boydan boya ikiye ayıran geniş caddelerin buluştuğu yerin adı, Hükümet Meydanı. Malatya denince ilk akla gelen yerlerden biri olan Kernek Parkı, gençlerin en önemli buluşma noktası. Cumbalı konakların sıralandığı Sinema (Beş Konaklar) Caddesi, geleneksel Malatya mimarisinin örneklerini sergiliyor. Caddenin yakın çevresi ise adım başı bir çarşı ya da pazara açılıyor. Malatya kent merkezindeki Kapalı Çarşı, Bakırcılar Çarşısı, Şire Pazarı ile Atatürk, İnönü ve Milli Egemenlik Caddeleri’ndeki alışveriş merkezlerinde yok yok. Kayısıdan yapılmış çeşit çeşit yiyecek, baharatlar, şifalı otlar, yöresel peynirler, halı, kilim, ahşap eşyalar, kurutulmuş sebze ve meyveler… Yelekli, yemenili, takım elbiseli, gülen gözlü, güzel sözlü insan manzaraları da cabası. Civar sokaklara dağılmış esnaf lokantalarındaki kâğıt kebabı, içli köfte ve tereyağlı kayısı tatlısı da uzun pazar gezilerinin hediyesi.

Malatya`nın denizi

Malatya kırsalında bulunan 78 milyon yıllık fosiller, uzmanları çok şaşırtmış. 400 milyon yıllık deniz canlılarına rastlanan araştırmalarda, Malatya’nın sualtı fosili bakımından doğal bir müze olduğu ortaya çıkarılmış. Yörenin doğası ne kadar güzelse, tarihi ve kültürü de o kadar zengin. İnsanlık tarihinin en eski yerleşik toplumlarına ev sahipliği yapan kentin kuzey ucundaki Yukarı Fırat Havzası, 12 bin yıl önceye kadar inen zengin bir kültürel birikimin mirasçısı. Malatya’nın tarih hazinelerine gelince… Kentin altı kilometre dışındaki Aslantepe Ören Yeri, Hitit kalıntılarıyla görülmeye değer. Söylentilere bakılırsa, Ortadoğu’daki en eski saray kompleksi de burada bulunmuş. Tarih tutkunlarının mutlaka uğraması gereken bir başka yer ise ‘Eski Malatya’ da denilen Battalgazi. Malatya’nın Selçuklu’dan Osmanlı’ya uzanan mimari zarafet zincirinin en önemli halkası, Ulu Camii. 7. yüzyıl tarihli yapının Anadolu’daki ilk İslâm mabedi olduğu rivayetler arasında. Sahâbe-i Kübra Medresesi, Melik Sunullah Camii, Yusuf Ziya Paşa Camii, Çarşı Camii, Emir Ömer Türbesi, Kanlı Kümbet, Silahtar Mustafa Paşa Kervansarayı ve Taşhoron Kilisesi… Her biri görülmeyi, incelenmeyi hak eden eserler. Türkiye’nin üç minareli tek camisi olarak anılan 1912 tarihli Yeni Camii ise şehir merkezinde. İki minareli ve iki şerefeli olan caminin üçüncü minaresi, eski bir Selçuklu camisinden günümüze kalmış. Çevre ilçelere gelince. Malatya’nın en kuzeydeki ilçesi Arapgir’e, yüksekliği 1500 metreyi bulan bol virajlı dağ geçitleri arasında kıvrılarak ulaşılıyor. Adını Fırat Nehri’ne dökülen çaydan alan ilçenin, kendine has kokusu ve aroması olan üzümü meşhur. Yol boyunca manzaraya eşlik eden pınarların kıyısına kurulmuş alabalık lokantaları lezzetli molalar için ideal. Malatya’ya 85 kilometre uzaklıktaki Nemrut Dağı’na uğrayarak geziye yeni bir renk katmak da elinizde.

Parklar, bahçeler, şelaleler

Torosların uzantısı Beydağları’nın çevrelediği Malatya’yı kıvrımlarıyla sulayan akarsu ve pınarlar, yemyeşil bir doğa bahşetmiş kente. Kayısı başta olmak üzere meyve bahçesi bol yörenin. Dağların arasında yeşil bir vahayı andıran kentin doğal güzellikleri geniş bir turizm potansiyeline sahip. Orduzu Pınarbaşı’ndaki Turgut Özal Tabiat Parkı ise göleti, süs havuzları ve piknik alanlarıyla kentin sevilen mesire alanlarından biri. Biraz da şehrin dışına uzanalım dilerseniz. Merkeze beş kilometre mesafedeki Konak Kasabası’nda bulunan Horata’nın yanı sıra, Yeşilyurt ilçesi yakınlarındaki Gündüzbey, Davullu Pınar ve İnek Pınarı da kentin önemli doğal alanlarından. Doğanşehir ilçesi yakınlarındaki Sürgü Vadisi ise canlı alabalık yemekleri ve piknik için tercih ediliyor daha çok. Aynı ilçenin Polat kasabası yakınlarındaki Sulu Mağara ise ilginç sarkıt ve dikitleriyle ilgi görüyor. Doğayı özleyenler için seçenek bol Malatya’da. Akçadağ ilçesindeki Levent Vadisi ile Arguvan’a bağlı köyler de konuklarını bekliyor.

Karakaya Barajı’nın yanı sıra, Fırat Nehri ve kolları gibi kente hayat veren su kaynaklarının kıyıları görmezden gelinemeyecek kadar güzel. El değmemiş tepelere bakan berrak sular ve çevresi, rüzgâr sörfünden doğa yürüyüşüne, binicilikten olta balıkçılığına kadar pek çok olanak sunuyor. Kenti sarıp sarmalayan bütün bu güzellikleri, rafting ve kanyon safari ile tamamlamak isterseniz, Darende’ye düşürün yolunuzu. Somuncu Baba Külliyesi, Balıklı Gölü, Zengibar Kalesi ve kerpiç evleriyle ünlü ilçedeki Tohma Kanyonu, Türkiye’nin en heyecanlı rafting parkurlarından birinin sahibi. Özel botlarla yaklaşık sekiz kilometre süren bu eşsiz yolculuk, olağanüstü doğa manzaraları eşliğinde yapılıyor. Doğa yürüyüşleri için de tercih edilen kanyonun bir diğer sürprizi, Günpınar Şelalesi. Kentin güzelliklerini görünce Malatyalılara hak veriyor insan. Malatya, 44 plakayı hak edecek kadar dört dörtlük bir şehir gerçekten…

“Yılda 3, 4 kez giderim Malatya’ya”

“Kaygısız, kayıtsız ve neşeli günlerdi Malatya’daki yıllarım. 11 yaşındaydım. Halkevi Tiyatrosu’nda çıktım sahneye. Malatya nüfusu 40, bilemediniz 50 bindi; en az 7–8 kez oynardık bir oyunu ve salon hep dolardı. Yılda 3–4 kez giderim Malatya’ya, her seferinde özlediğimi hissederim. Toprağını, suyunu, bağını, bahçesini… Sıla işte. İmkânsız ama çocukluğumdaki şehri yeniden var etmek isterdim. O yeşilliği, kerpiç dolgulu, iki katlı, eyvanlı ahşap evleri ve havuzlu bahçelerini… Eski komşuluk ilişkilerini ve artık sayıları yok denecek kadar azalan Ermeni komşularımızı isterdim yeniden. Malatya’ya gidecek olanlara kasabalarına, köylerine gitmelerini ve oradaki yerel lezzetlerden tatmalarını öneririm. Yeşilyurt’a, Sürgü’ye, Darende’ye, Arguvan’a, Arapgir’e, Pütürge’ye gitmelerini; Nemrut’a çıkmalarını ve Aslantepe ören yerini görmelerini öneririm.”


Anahtar Kelimeler: